İzmir ve Ege Bölgesi sahillerinde Haziran ayı, partilerin kongre heyecanı ile geçiyor. AK Parti, CHP ve MHP kongrelerini gerçekleştirdi. Konuyu CHP ve İzmir özelinden Ege sahilleri boyutunda değerlendirmek istiyorum.
Sosyolojik bir araştırmaya konu olacak bir soruna, soru ile başlayalım. CHP’nin kalesi ve oy deposu olarak gördüğü İzmir, Muğla gibi sahillerde AK Parti 30 bin 50 kişiyle kongreler yaparken CHP neden 2 bin kişilik salonları zor dolduruyor? AK Parti Denizli’de 30 bin kişiyle kongre yaparken, CHP Muğla’da, İzmir’de neden küçük salonlarda bin, iki bin kişilik salonlarda yapıyor. CHP kalesi olarak gördüğü İzmir’de, AK Parti 50 bin kişilik kongre yapma cesareti bulurken, CHP neden bu cesareti kendinde bulamıyor? AK Parti 50-100 bin kişilik stadyumlarda kongre yaparken, CHP kalesi olarak gördüğü İzmir’de neden 2 bin kişilik Celal Atik Spor salonunu tercih etmek zorunda kalıyor? CHP neden güçlü olduğu bölgelerde dahi yeterli katılımcılık sağlayamıyor? CHP’nin sahillerde yaşadığı bu sorun nereden kaynaklanıyor? AK Parti kongrelerinde görmeye alıştığımız büyük coşkuyu ve sevgiyi neden CHP kongrelerinde göremiyoruz? Sahillerde CHP adına gördüğümüz dinamizm eksikliği, coşkusuz ve heyecansızlık neden kaynaklanıyor? CHP’nin bütün toplantıları, organizasyonları ve kongreleri neden sönük geçiyor, gereken ilgiyi görmüyor?
AK Parti yarım milyon insanı İzmir Gündoğdu Meydanına toplayabiliyor da, CHP kalesi, oy deposu, olarak gördüğü bir kentte neden bunu başaramıyor? AK Parti’nin toplantılarında gördüğümüz coşkulu ve heyecanlı toplulukları neden CHP’de göremiyoruz? Bütün bu soruların cevabını CHP’nin iyi düşünmesi, derinlemesine analiz etmesi gerekir. CHP, bu ilgisizliği, heyecansızlığı ve coşku eksikliğini nasıl okuyor? Bu durum CHP’nin aldığı tepkisel oy nedeniyle mi, yoksa kendi seçmeniyle dahi gönül bağı kuramadığı için mi yaşanıyor? Seçmenin CHP’ye verdiği tepkisel oyların bu tabloda rolü var mıdır? Kabul etmek gerekir ki AK Parti’nin merkez sağa yerleşmesini ve bu boşluğu doldurmasını kabul etmek istemeyen bazı kesimler tepkisel olarak aslında hiç gönül bağı olmadığı CHP’ye oy veriyor. Ama umut olmaktan hala çok uzak görünen CHP’ye seçmen nereye kadar oy verebilir.
Yeni denilen CHP, eskinin bütün hastalıklarını bünyesinde barındırmaya devam edecek mi? Bütün enerjisini geçmişte olduğu gibi sadece iktidarı yıpratmaya harcayan, ülkeye kurtuluş reçeteleri hazırlamak yerine, günü kurtaran ve muhalefeti sadece eleştirmekten ibaret sayan bir zihniyet ve anlayışı değiştirecek mi? Öyle görünüyor ki bu değişim sağlanmaza CHP sahillerde ki seçmen kitlesini bile elinde tutmakta zorlanacak ve kan kayıbı devam edecektir. Çünkü CHP hala toplumun genelinde olduğu gibi sahillerinde umudu olmayı başaramadı. CHP hizmet ve proje üreterek değil, kendini biraz iktidar karşıtlığına konumlandıran, biraz tepkisel, biraz ideolojik, birazda üretilen yaşam tarzı korkuları üzerine oy alıyor. Partisinden beklentilerine bir türlü cevap bulamayan seçmen kitlesi, bir gün korkusunu yenip AK Parti’ye yönelirse; CHP için asıl yıkım o zaman gerçekleşir.
Bu nedenle CHP’nin kendi seçmen kitlesi ile gönül bağı kurması gerekiyor. Bu anlamda yapıcı muhalefet anlayışına sahip olan bir CHP, Türkiye için çok önemli kazanım ve fonksiyonlar icra ettiği gibi seçmeni nezdinde de değerli kılacaktır. Geri adım atılmaz ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkemizin önemli sorunu olan terör konusunda Başbakanla yapıcı çözüm ve diyalog başlangıcı, ülkemiz kadar CHP için de önemli bir adım olacaktır. Kısacası CHP’nin kurtuluşu yapıcı muhalefet ve herkesi kucaklayacak anlayış ve olgunluğa sahip olmasıdır.