Günlerdir Amerika’nın, “hasımlarla savaş” anlamına gelen CAATSA yaptırımlarını konuşuyoruz. Muhalefete mensup partilerin, müttefikimiz ABD’nin sergilediği bu hasmane tutuma karşı sergilediği tavır çok sevindirici. (Yalnız, ortak bildiriye HDP’nin yine imza atmamasını; müttefik partiler/medya tamamen kanıksamış görünüyor. Milletin yanında yer almaktansa Amerika uşaklığını tercih eden bu tutum, asla normalleşemez. Bunlar her seferinde, karşımızdakinin kim olduğuna bakmadan; Türkiye’nin karşısındakilerin yanında yer almaktadır. Daima “düşman” safında durmak gibi bir aşağılığı “ilke” kabul eden bu ilkesizlerin, küstahça sergilediği bu Türkiye düşmanlığına daha ne kadar izin verilecek? “HDP’ye dokunursak Batı tepki gösterir” diyenlere, “Batı’nın; göstermediği hangi tepki kaldı” diye sormak gerekir.
MUHALEFET, YAPTIRIMLARA; GERÇEKTEN KARŞI MI?
Amerika’nın bu devlet zorbalığına, vatansever olan herkesin tavır koymasından daha normal ne olabilir? Şu ortamda, “Yaptırımları destekliyoruz” diyebilecek bir parti var mı? Ortak bildiriyi imzalamayan HDP bile, “kıvırma açıklaması” yaptı.
Kaldı ki Türkiye’nin; “Karşılıklı kazanç üzerine kurulu işbirliği” taleplerine karşılık, “Sadece bizim kazandığımız bir işbirliği…” diye direten Avrupa ve Amerika’nın, ileri sürdüğü şartları kabul etmenin, “çözüm” olduğunu düşünmek ahmaklıktır. Daha kaç tane “sarı öküz” vereceğiz?
“Batı ile arayı düzeltmemiz şart” diyenler, bu ülkede yaşayıp da yüz yıldır devam eden bu sömürü düzenini görmemeyi başaramayacaklarına göre, “Ne pahasına olura olsun Batı ile anlaşalım” ısrarı başka bir anlam taşır!
SAHAYA YANSIMAYAN “DESTEK” TAKIYYEDEN İBARETTİR
Bu yüzden ABD dayatmaları konusundaki sadece, “ABD’yi kınıyoruz” hatta “Atılacak her adımı destekleyeceğiz” şeklindeki ifadeler, sahaya yansımadığı sürece anlamsızdır.
Bir taraftan böyle söylerken, diğer taraftan da Türkiye’deki askerî darbelere özel ilgisi olan (12 Eylül öncesi Evren ile son görüşen Amerikalı) Biden’a, “N’olur yardım et, Erdoğan’ı birlikte devirelim” ezikliği sergilerseniz, bu desteğiniz “çöp” olur.
“ABD yaptırımlarına karşıyız” diyenlerin, Doğu Akdeniz’de hükümetin yanında olması, “Libya’da ne işimiz var” gibi saçmalıklardan uzak durması ve “Ne pahasına olursa olsun, PYD devleti kuracağım” diye dayatan ABD’yi de şiddetle kınaması, FETÖ ağzıyla konuşup; “Suriye bataklığına girmeyelim” dememesi; devlete omuz vermesi gerekir.
“ABD yaptırımlarını şiddetle kınıyoruz” diyenler, FETÖ karşısında da aynı şiddette durmuyorsa, bu yaptırım karşıtlığı, milleti yanıltmaya yönelik bir takıyye demektir.
Çünkü, ABD’nin sergilediği bu 64 model “Johnson” tipi dayatmalarda FETÖ’nün ciddi etkisi vardır. Yıllardır, kongre üyelerine karşı yürüttükleri “çok yönlü lobi” çabalarının üzerine, milletten topladıkları kurban paralarını, Hillary ablalarına kurban edecek seviyedeki “eşek” sevdası da eklenirse, yaptırımlardaki FETÖ etkisini tahmin etmek zor olmaz.
TEK ÇÖZÜM MİLLÎ BÜTÜNLÜK
O halde (aslında CHP hükümetinin 1948’de imzaladığı Marshall Yardımı Anlaşması’ndaki 4. maddenin sonucu olan) “Johnson Mektubu”na Başbakan İnönü’nün verdiği, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır” cevabıyla övünenler, bugün de meseleye aynı yerden bakabilmeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yürütülen onurlu dış politikaya her alanda destek vermelidir.
Emperyalist dayatmalara karşı en etkili silah, millî birlik ve bütünlüktür.