Netanyahu'nun İran halklarına değil, Farslara hitabının özeti şöyle oldu:
"Bize güvenin, size özgürlüğü biz getireceğiz."
Netanyahu, İran içindeki Fars milliyetçilerini, İran'ı etnik parçalara ayırmakla kendisine ortak edemeyeceğinin farkında. İran içindeki Türk etnik gruplar, Kürtler, Sünni Araplar, Beluciler üzerinden parçalanmaya yatkın bir İran arzusunun olduğu açıktır. İsrail'i Orta Doğu'nun esas aktörü haline getirmek için tüm İslam temelli devletlerin parçalanmasının öngörüldüğü de açıktır. Netanyahu'nun verdiği bu mesaja cevabın, ABD'deki Pehlevi sülalesinin başkanlığa talip oğlundan gelmesi beni şahsen şaşırtmadı. Yıllardır annesi Farah Pehlevi'nin oğlu için Batı'nın güç merkezleri ile ne denli çalışmalar yaptığını takip ediyorum. Oğul Pehlevi neredeyse sevinerek, Netanyahu ve destekçilerine "Ben buradayım, elimi taşın altına koymaya hazırım" mesajını verdi. İsrail'e sevgi modunda adeta İran içindeki karşı devrim için sinyale hazır profili, olayların nasıl cereyan edeceğine dair ipucu vermektedir.
Öncelikle şunu iyi görmek gerekiyor. İran içinden değişime, dönüşüme yatkın zemin giderek daha fazla görünmeye başladı. Özellikle kadınların özgürlüğü üzerinden yeni bir dizayn söz konusu olacak gibi duruyor. Molla rejiminin yorucu politikaları halkta bıkkınlık oluşturduğu açıktır. Üst üste İran'daki molla rejimini küçük düşürecek olayların boşuna gerçekleşmediği de anlaşılıyor. Halkın nezdinde korkuyu kaldırmak, güveni sarsmak zor olmadı sanırım.
Peki, peşinden neler olur?
Öncelikle etnik kimlikler üzerinden hareket modunun Fars milliyetçilerini içeride konsolide edeceği şüphe doğurmuyor. Oğul Pehlevi, Fars milliyetçileri için iyi seçilmiş bir isim. İçeriden değişim ve dönüşümle birlikte etnik kimlikler üzerinden ikinci sahnenin öngörüleceği hissedilmektedir. Özellikle Türk ve Kürt kimlikleri Batı'nın hedefi olacaktır. İsrail bu kozu kendi lehine nasıl dönüştüreceğini hesaplıyor. Netanyahu bunu yeni düşünmedi. Kürtler üzerinden kurgulanan yeni senaryo, ikinci İsrail devleti senaryosudur.
İran içindeki Azerbaycan Türkleri meselesi, İsrail'in yıllardır kullanmaya gayret ettiği meseledir.
Peki, İsrail için güvenli zemin, "Kürdistan ve Güney Azerbaycan" başlığı ile mi oluşturulmak isteniyor?
İsrail tek başına böyle bir güce sahip değil. Tabii ki arkasındaki küresel gücü iyi analiz etmek gerekiyor. İran da kolay lokma değil haliyle. Ama sosyolojisi, içerideki ekonomik durumu, dışarıdaki muhalifleri ve tabii İsrail'in var gücüyle çalışmalarını dikkate alırsak, ortaya netleşen tablo çıkıyor.
İran'ın içeriden dönüştürülme gayretine belki karşı devrim denilecek, bilemiyorum. Ama görünen şu ki, Gazze kasabı Netanyahu, İran içindeki grupları kendine ortak etmeye, özellikle Fars milliyetçilerini ikna etmeye çalışacaktır. Pehlevi'nin devreye girmesi ise Netanyahu'ya destek ve bu fırsatı değerlendirme gayretidir. İran'ın Türkiye'ye her fırsatta düşmanlık yapan yapısı hiç değişmedi. Ama İsrail'in senaryoları daha az sinsi değildir. İsrail'in senaryoları, bölgenin dokusunu bozmayı hedeflediği açıktır. Özellikle, İran içindeki Türkler ve Kürtler üzerinden devreye sokulacak tüm provokatif senaryolara çok daha hassas yaklaşmalıyız.
Ve Türkiye!
Türkiye, barışı temin edecek aklını, diplomasi gücünü ve askeri ağırlığını kullanacağına dair işaret veriyor. İçerideki birlik ve beraberlik mesajlarının hayati anlam taşıdığı giderek daha fazla anlaşılacak türdendir.