Sorunlarımızın tümü yanlış beslenme ve alışkanlıklar, yaşam şekli, çevresel etkenler, gereksiz uygulanan ilaç ve tedavilere bağlı olarak gelişiyor. Sağlığımızın doğru bir şekilde yönetilmesi son derece önemli.
Kalıtım yoluyla ailemizden bize miras kalanlar hariç, sağlıkla ilgili sorunlarımızın sanırım tümü yanlış beslenme ve alışkanlıklar, yaşam şekli, çevresel etkenler, gereksiz uygulanan ilaç ve tedaviler gibi etkenlere bağlı olarak kendimizin ya da başkalarının yanlış yaklaşımları sonucu gelişiyor. Dolayısıyla sağlığımızın doğru bir şekilde yönetilmesi, sağlıklı bir yaşam için son derece önemli. Diğer taraftan, doğru yönetim ve uygulamalar ile kalıtımsal riskler bile önlenebiliyor. Tabii ki önemli olan testi kırılmadan gerekli önlemin alınması. Çünkü kırılan testiyi eski şekline döndürmek mümkün değil. Ancak testinin bir kısmında çatlaklar oluşmaya başlamışsa da, bence geri kalan kısmını kurtarmak için henüz geç değil. Şarkının sözlerinde olduğu gibi “Ben nerede yanlış yaptım?” diye kendimize sormalıyız.
Asit yoksa ağrı da yok
Hafta içerisinde gazetelerde yer alan bir haber bu konudaki endişelerimin ne kadar gerçekçi olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekici. Amerika Birleşik Devletlerinde 170 bin kişi üzerinde yürütülen bir çalışmada çok sık reçetelenen ve çoğumuzun leblebi gibi yuttuğu proton pompa baskılayıcı (mide asidinin salgılanmasını durduran) ilaçların böbrek sorunlarına yakalanma riskini yüzde 96 artırdığını ortaya koyuyor. ‘Mide de asit yoksa mide ağrısı da yok!’; herhangi bir şekilde sindirim sorunu, reflü, mide ağrısı, gastrit, ülser gibi mide sorunlarına karşı tedavi yaklaşımının sloganı. Şikâyetleri azaltır mı? Azaltır! Benim görüşüme göre İstanbul’un trafik sorununu ‘Araçları trafikten men ederek çözmek’ şeklinde bir yaklaşıma eşdeğer. Trafik sorunu çözülür mü? Çözülür! İnsanlar işlerine nasıl gidermiş, önemli değil! Benim görüşüm riskin sadece böbrek hasarı ile sınırlı kalmadığı.
Aslında insan vücudunun her organı bir bütün halinde birbiri ile yakın ilişkili ve dengede; insan fizyolojisine yapılan herhangi bir müdahale dengenin bozulmasına ve dolayısıyla organ hasarlarına ve hastalıklara neden oluyor. Mide asidinin sağlığımız için ne kadar önemli olabileceğini öğrenemeyenler, bademcik, apandis gibi organlarımızı da uzun yıllar üretim fazlası olarak görmüşlerdi. Son yıllarda mide ve bağırsakları da gereksiz bir organ olarak görenlerin sayısı artıyor! Zayıflamak için mide ya da bağırsakların bir kısmının alınmasını önerenin de, buna razı olanın da ruh halini sanırım şu yaklaşım açık bir şekilde ortaya koyuyor; Ana haber bülteninde internetten satılan zayıflama ürünlerinin tehlikelerinden bahseden spikere bir genç bayanın cevabı “Zayıflayım da tehlikesi önemli değil.” Yaklaşım bu, maalesef!