Son yıllarda popülaritesi artan protein diyetlerindeki en büyük tehlike içerdiği yüksek yağ oranı. Kalp, kanser, diyabet ve tansiyona bağlı ölüm riski barındıran bu beslenme şekline karşı zeytinyağını 5 kaşığı geçmeyecek şekilde kullanın.
PROTEİN yüklü diyetlere olan ilgiyle paralel kalp, kanser ve tansiyona bağlı hastalıklarda da artış yaşanıyor. Yüksek yağlı yiyecekler, hem fazla kilolara hem de vücudun yağ oranında artışına neden oluyor. Bunun dışında fazla yağlı beslenmek kanda da kolesterol ve kan yağları dahil insülin direncine kadar birçok sağlık sorunununa zemin hazırlıyor. Araştırmalara göre yağı ve proteini yüksek besinleri yemenin şişmanlık ile ilgili geçişi kolaylaştırıyor. Bu bilimsel verilerin doğrultusunda sağlıklı, zinde ve kilo sorunu olmadan yaşamak için yapılması gereken ilk değişimin beslenme düzeninde yağı azaltmak, sağlıklı yağları da belirli bir miktarda yemenin önemi açığa çıkıyor. Yağlar diğer besin öğeleri olan karbonhidrat ve proteinlere göre daha fazla kalori içeriyor. Bu enerji yoğunluğundaki fazlalığa bir de büyük porsiyonlar eklendiğinde durum daha da tehlikeli bir hale geliyor. Çoğu insan yağın lezzet verici etkisiyle yemeklerdeki miktarının fazla olmasından şikayet etmez. Araştırmalar diyet ile alınan yağın azaltılması ile şişmanlık sorununu büyük ölçüde azaltılabileceğinin altını çiziyor.
Tereyağını sofradan kaldırın
Beslenmede yağı azaltmak için; tereyağını tamamen sofralardan kaldırmak gerekiyor. Sağlıklı yağlar olan zeytinyağı, fındık yağı, ayçiçeği ve soya yağı gibi yağlardan da salata, yemekler dahil günde 5 yemek kaşığını geçmemek şart. Kırmızı eti sadece kas eti olacak kıpkırmızı şekilde yemek, tavuk, hindi ve balığın derisini tüketmemek önemli. Süt, yoğurt ve peynirde az yağlı olanlarını tercih etmek beslenmede en az yüzde 40-50 kadar fazladan fark etmeden vücudunuza aldığınız yağın azalmasını sağlayacaktır. Bol sebze, meyve, tam taneli tahıl, daha az yağsız et yiyen, dengeli süt ürünleri ile yumurtayı tüketen toplumların daha uzun yaşadığını gösteren beslenme araştırmaları var.
Çocukların yüzde 25’i alerjik
ALERJİ Hastalıkları yıldan yıla sanayileşmenin ve katkılı yiyeceklerin yoğunlaşması ile hızla artıyor. Araştırmalara göre 10 yıl önce alerji sıklığı yüzde 12-17 iken, bugün yüzde 25’lere çıktı. Adana Özel Meridien Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Kılıç, alerji gelişiminde ailesel, genetik ve çevresel faktörlerin etki gösterdiğini belirterek “Genetik yatkınlık alerjik hastalıklarda çok iyi tanımlanmıştır. Anne ya da babadan birinin alerjik vücut yapısına sahip olması durumunda, çocukta alerji gelişme riski yüzde 40 iken, hem annenin hem babanın alerjik olması durumunda bu oran yüzde 70’ye çıkar. Son yıllarda yeni doğan her bebek alerji açısından risk altında” diye konuştu.