Çin’de markalı bir üçlü bavul setini çok ucuza aldım ama dönüşte sapları elimde kaldı. Bir başkasında bavulumun tekerlekleri erimişti... Böyle kalitesiz eşyanın zararı keseme. Peki ya sağlığımız? Ona verdiğiniz zararları tekrar onarabilir misiniz?..
İngilizlerin bir atasözü var; “Ben ucuz mal alacak kadar zengin değilim”. Bu söz hayatım boyunca edindiğim önemli deneyimleri tam olarak yansıtıyor. Mesela, Çin’de ucuz bulduğum meşhur markalı bir üçlü bavul seti satın almıştım. Dönüş yolunda ikisinin sapı elimde kaldı. Bir başkasında ise yolda bavulun tekerlekleri erimişti. Bu nedenle her zaman gücümün yetebileceği en iyi ürünü almaya çalışırım. Bu tip kalitesiz malların verdiği zarar keseme. Tekrar satın alabilirim. Peki ya sağlığınız? Sağlığınıza verdiğiniz zararı tekrar onarabilir misiniz?
Herkese güvenmeyin!
İnternette ve ucuzluk marketlerinde, son zamanlarda yüksek talep gören Omega-3 gibi bazı besin destekleri çok ucuza satılıyor. Çevremde duyuyorum “Eczanede 70 lira olan Omega-3’ü falanca marketten 15 liraya aldım!”. Hatta internetten aldığınızda kapınıza bedavaya kadar geliyor. Peki, satın aldığınız ürünün içerisinde ne var biliyor musunuz? Aslında nasıl kandırıldığınızın farkında değilsiniz.
Bu tip ürünler fason imalat yapan yerlerde istenilen marka adı altında üretiliyor. Pazarlayıcı imalat yapan kişiye, “Bana Omega-3 kapsülü altı liradan yaparsan yüzbin kutu sipariş veririm” diye teklif götürüyor. Firma hemen kabul ediyor, doğal olarak. İnternetteki şu meşhur Çin kaynaklı satış sitesinden Omega-3 satın alıyor. Bu sitede Omega-3, kalitesine göre 1 dolar ile 500 dolar arasında geniş bir fiyat aralığı ile satılıyor. Bir dolarlık ürüne Omega-3 demek mümkün değil, tabi. Bu durumda imalatçıya maliyeti sadece kapsül ve ambalaj fiyatı. Kutusunu 3 liraya mal ediyor, 6 liradan pazarlayıcı firmaya satıyor. Yani üretici bir çırpıda 300 bin lira cebe koyuyor. Pazarlayıcı da 12-15 liraya satarak hatırı sayılır bir kâr yapıyor. Herkes memnun; üreten memnun, pazarlayan memnun, ucuza alan alıcı memnun; ama ya alıcının vücudu memnun mu? Kendi paranızla kendinize zarar veriyorsunuz.
Hafta içerisinde bir okuyucum yazdığı mesajda aktardan satın aldığı Propolis damlası ile ilgili sorunlarından bahsetmiş. Aldığı propolis damlayı bardağa damlatınca bardaktaki suyun yüzeyinde mat, sarı bir kitle oluştuğu, şişenin içerisinde ise solucan ürediğini ifade etmiş. Son zamanlarda propolis üzerinde yapılan çalışmaların etkileyici bulguları propolise olan talebi artırdı. Bu talebi kazanca dönüştürmek amacıyla, nasıl hazırlanacağını bilmeden bazı kişiler genellikle şu Çin pazarlama sitesi, ya da arıcıdan temin ettiği ham propolisi suda çözüp şişeleyip bulanık, içinde solucan vb. üremeye uygun ürünü pazarlıyor. Ürünü kullanmaya başladıktan birkaç gün sonra solucanı görünce okuyucum bayağı etkilenmiş, kendini pek iyi hissetmediğini ifade ediyor.
Ölüm saçıyorlar
Geçen hafta, “Zayıflama Tutkusu” bir genç kızımızın daha hayatına mal oldu, maalesef. Yine internet üzerinden satın alınan sözde bitkisel zayıflatıcı ilaç. İçerisine yine muhtemelen sibutramin konmuş. Yapılan baskında, ölüm saçmayı bekleyen binlerce kutu yakalanıyor. Bu olay basına yansıyanlar, şüphesiz. Kayıpların çok daha fazla olduğu kesin bence. Özellikle cinsel uyarıcılara bağlı kayıplar basına pek yansımıyor. Merak ettiğim husus, neden insanlar daha önceki olaylardan ders alamıyor. Bence öncelikli neden insanlarımızın gazete ya da TV haberleri izlemek gibi alışkanlıkları bulunmuyor. Bu durum özellikle gençlerde üst düzeyde. Herkesin elinde cep telefonu, yolda yürürken, toplu taşıtlarda, araba sürerken, sporda, her yerde.... “gelen mesajları” takip ediyorlar; kim nerede, ne yapıyor, ne yazmış! Bu tip olayları aktaran onca habere rağmen halâ kayıpları önleyemiyoruz.