Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de son 10 yılda diyabet ikiye katlanarak yüzde 90 arttı. Ayrıca bu hastalığın görülme sıklığı obezitenin artışına paralel.
Yani 20 yaş üzeri her yedi kişiden biri şeker hastası. Beslenme en önemli faktör. Bu konuda biz yemek yazarlarına da büyük sorumluluk düşüyor.
Türkiye’de 7 milyonun üzerinde diyabet hastası bulunuyor. Bir de ondan bir önceki durak olan hipoglisemi meselesi var ki rakam verilerin çok ötesinde. Kişinin kan şekerinin belli bir değerin altına düşmesinden kaynaklanan hipoglisemi, uzmanların söylediği gibi, ‘doğru ve dengeli beslenmeyle düzelebilen’ metabolik bir rahatsızlık. Üstelik şeker hastalığı için hayırlı bir süreç, elbette zamanında teşhis edilir gereken yapılırsa. Aksi halde sonu diyabet. Peki neden hipoglisemi bu kadar yaygın, diyabet hızla artıyor? Geçen hafta Dünya Diyabet Günü dolayısıyla pek çok sağlık köşesinde dünya genelinde sağlık durumunun vahameti gözler önündeydi. Şeker hastalığı kalp krizi, diş sağlığı, görme bozuklukları, kanser, tansiyon, obezite gibi rahatsızlıkları tetikliyor. Peki bu konu sadece sağlık köşelerinde mi olmalı? Bence yemek yazarları olarak bizler de bu konuda sorumluyuz. Genetik miras ve hareketsizlik çok önemli faktörler ama unutmayalım ki ne yersek oyuz...
Sosyal medyada üzerinden karamel sosu akan bir tarif paylaşırsanız tıklanma ve gelen yorum sayısı inanılmaz olur. Dilenseniz aynı hesaptan bir de salata yayınlayın aradaki farkı göreceksiniz. Fazla tık isteyenler neden salatayla uğraşsın ki? Bu bile durumumuzu ortaya koyuyor, çoğumuz şeker bağımlısı ve birçok gıda markası, blogger, işletmeci ve yazar bu bağımlılığı kullanıyor.
Hazır yemeklerin, GDO’lu tohumların, kimyasalların ve rafine (işlenmiş) gıdaların gittikçe arttığı günümüzde, beslenmeden kaynaklanan metabolik rahatsızlıklar da çığ gibi büyüyor. Bu nedenle gıda ürünlerini alırken seçici olmak çok önemli. Market raflarına izin alarak giren binlerce ürünün büyük kısmı sağlıksız. Öte yandan bazı markalar kendi sağlık kriterlerini kendileri belirliyor ve bu gruptaki üreticilerin ürün yelpazeleriyse her geçen gün daha da büyüyor. Önemli olan bu firmaları bulmak ve sağlıklı ürünleri tüketmek.
Rafine şeker sigaradan farksız
Şeker pancarı son yapılan deneylerde masum çıktı. Hatta tam tersine faydaları olan bir gıda. Tabii işlenmemiş halinden bahsediyorum. Rafine şekere gelecek olursak aslında bir yiyecek değil. Ona ‘katkı maddesi’ demek daha doğru olabilir. Şeker pancarı veya şeker kamışından elde edilen kristalize şeker, özellikle genetiği değiştirilmiş mısırdan elde edilen glikoz insan sağlığına yavaş yavaş olumsuz etki eden adeta bir zehir. Rafine şekerin içine girdiği ürünlerin raf ömrünü uzatırken ciddi bağımlılık yaptığı belirtiliyor. Yedikçe, yiyesiniz geliyor. Legal ve kullanım alanının mutfak olduğunu düşünecek olursak belki de sigaradan daha da tehlikeli.
O halde gelin şeker ve şekerli abur cubura tıpkı sigara paketlerindeki gibi ‘Sağlığa zararlıdır’ ibaresi koyalım. Bırakalım, dileyen tüketsin. Etiket meselesi hayati. Tüketicinin hangi şeker türünü ve miktarını etiket üzerinde görmesi gerekiyor. Bunun için change.org’da bir kampanya başlattığımı sizlere ve yetkililere duyurmak isterim. Diğer taraftan etiket meselesinde tatlandırıcı konusu da çok önemli. Tatlandırıcı kullanılan ama ‘şekersiz’ diye satılan tüm ürünlerde hangi oranda hangi tatlandırıcının olduğunu bilmek de önemli bir mesele.
Şeker çeşitleri
Rafine şeker: Şeker pancarı, şeker kamışı veya mısır gibi bitkilerden ileri teknoloji ve kimyasal katkılarla üretilen toz halinde veya kimyasal yapıştırıcılarla küp olarak üretilen kristalize şeker.
Kahverengi şeker: Şeker kamışından elde edilen rafine toz şekerin beyazlatılmamış hali.
Mısır şurubu: Genetiği değiştirilmiş organizmalardan elde edilen, hazır gıdalarda kullanılan, kimyasallarla elde edilen ve glikoz kıvamında bir şurup.
Sahte kahverengi şeker: Beyazlatılmış kristalize şekerin melas eklenerek kahverengi hale getirilmesi.
Yüzde 100 pancar şekeri: Şeker pancarından elde edilen rafine beyaz toz şeker.
Bal: Saf balda maltoz, sakaroz, früktoz ve glikoz türünde tüm doğal şekerler bir arada bulunuyor. Sahteleri çok tehlikeli.
Doğal meyve şekeri: Elma, üzüm gibi şeker oranı yüksek meyvelerin kaynatılıp pekmez yapılmasıyla elde ediliyor.
Glikoz şurubu: Hazır gıda ve şeker hamurunda kullanılan yapay ve insan sağlığı açısından riskli, kıvamlı bir şurup.
Früktoz: Meyve şekeri
UZMANLAR NE DİYOR?
Op. Dr. Nilüfer Köylüoğlu: En çok gözü vuruyor
“Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilk kez bulaşıcı niteliğe sahip olmayan ama salgın bir hastalık olarak nitelendirilen diyabetin ulaştığı rakamlar endişe veriyor. Diyabetin en çok etkilediği organların başında göz geliyor. Kalıcı görme kaybı dahil birçok göz sorununa yol açan diyabet, özellikle sebep olduğu diyabetik retinopati hastalığıyla Türkiye’de ve dünyada 50 yaş altı körlüğün birinci nedeni olarak karşımıza çıkıyor.”
Dr. Erdem Türemen: Obeziteyle ilişkili
Toplumda daha yaygın olarak görülen Tip 2 diyabete neden olan faktörlerin en başında kilo sorunu geliyor. Çünkü diyabet obeziteyle vücut yağlanmasıyla ilişkili bir hastalık. Tabii obezitenin de birçok nedeni var. Hareketsizlik, televizyon seyretme saatlerinin artması, beslenme yanlışları ve rafine şeker tüketimi hastalığı tetikleyen en önemli etkenler.
Prof. Dr. Erdem Yeşilada: Abartmadan meyve yiyin
Şekere ihtiyacımız var ama doğal olanını tüketmeliyiz. Genel olarak bakıldığında meyvedeki şeker polifenoller ve lifler, polisakaritler nedeniyle saf şekerden farklı olarak daha az emiliyor. Bu bakımdan miktarı abartmadıkça meyve tüketilmesinin saf şeker, özellikle glikozdan farklı bir glisemik yükü söz konusu. Zaten tüm sorun besin içeriklerini saflaştırarak diğer bileşenlerinden ayırmak ile ilişkili.