Türkiye'de siyaseti masada dizayn etmek isteyenler "Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer" diyorlar. Yıllardır Kürt yurttaşlarımızın sırtına basarak meclise çıkmak istiyorlar ve bunu başarıyorlar. Oysa onların sağır kulaklarının duymadığını, perdeli gözlerinin görmediğini biz yazalım ve tarihe not düşelim.
Diyarbakır Anneleri 900 gün önce bir oturma eylemi başlattılar. Küçük yaşta kaçırılan veya kandırılarak dağa götürülen evlatlarını HDP'den isteyen annelerin eylem mekânı terör örgütü ile ilişkisi bakımından önemli. Daha önce telefonla görüştüğüm annelerin eylemine katıldım ve onlarla göz göze geldim.
Celil Bektaş, oğlu Yusuf HDP binasından kaçırıldığı için binanın önünde eylem yapıyor. 5 Mayıs 2019'da Yusuf bu binanın ön kapısından girmiş ve arka kapısından dağa götürülmüş. Oğlunun futbol formasını, montunu ve kimliğini HDP karargahında bulan Celil Baba, o günden bu yana evladının hesabını verecek bir HDP'linin gelmesini bekliyor.
Sabire Anne, Samsun'dan Diyarbakır'a gelmiş. Oğlu Zafer henüz 17 yaşındayken Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) İl Başkanı Murat Çepni ile tanıştıktan bir müddet sonra, terör örgütüne katılır. Murat Çepni ise HDP'den ödülünü alır. İzmir'den milletvekili yapılır. Sabire Anne, oğlunun dağdan kaçıp teslim olacağı günü bekliyor.
Zebude Öner Çukurca'dan gelmiş. Kızı Zahide'nin 2013 yılında HDP'liler tarafından kaçırılıp PKK'ya teslim edildiğini anlatıyor.
Ayten Elhaman, 6 senedir oğlu Bayram'ı bekliyor; "Bu ülkede Kürtlere zulmeden devlet değil HDP/PKK'dır." diyen Ayten Anne oturma eylemine engelli oğlu Ömer'le birlikte geliyor. Elinde ağabeyi Bayram'ın fotoğrafını tutan küçük Ömer'in gözlerinde ağabeyinin döneceğine dair umudun ışığı var.
Süleyman Aydın, 15 yaşındayken kaçırılıp PKK'ya götürülen oğlu Özkan'ı 7 senedir bekliyor. O günden beri HDP yöneticilerinin kendisinden kaçtığını, karşısına çıkmadıklarını söylüyor.
Ümmühan Nilifırka, İstanbul Sultangazi'den eyleme katılıyor. Oğlu Mehmet İzmir'de üniversite okurken kandırılmış ve dağa götürülmüş. Ümmühan Anne "HDP vekilleri bizim çocuklarımızı versinler kendi çocuklarını dağa göndersinler." diye feryat ediyor.
Şemdinli'den gelen Necibe Anne, 2 evlat acısı birden yaşıyor. Oğlu Rojhat 17 yaşındayken dağa kaçırılmış. Diğer oğlu Sami Çiftçi ise kardeşini bulup getirmek için dağlara gitmiş. Dağlarda karşısına çıkan teröristlerden kardeşini isteyen 4 çocuk babası Sami Çiftçi'ye daha sonra köyü basan teröristler tarafından işkence yapılmış. Evlerinin ahırında katledilen Sami Çiftçi'nin ardından Necibe Anne, küçük oğlunun sesini duyması için her gazeteciye hikâyesini anlatıyor.
Muş'tan Şemsettin Baba, Van'dan Nazlı Anne, Kars'tan Rahime Anne, Diyarbakır'dan Aydan Anne... Her birinin yaşadıkları bir film, bir hikâye konusu.
Hacire Anne'den Mevlüde Anne'ye, Ayşegül Anne'den Celil Baba'ya bu acı hikâyelerin ortak bir öznesi var. HDP'de siyaset yapmak için Kandil'e çocuk vermek gerekiyor. Kürt annelerinin ahını alarak yurtdışında Türkiye karşıtı açıklamalar yapan marjinal Türk Solu ve HDP ittifakının geldiği noktayı anlamayanlara ve Diyarbakır anneleriyle yüzleşemeyenlere söyleyeceklerimiz var.
Ayşegül Anne'nin karşısına çıkamayanlar, Celil Baba'nın gözlerine bakamayanlar gözlerini dört açıp uluslararası raporlara baksınlar.
BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu'nun Ağustos 2013 raporunda, YPG'nin Afrin ve Haseke'de 12 yaşındaki erkek ve kız çocuklarını örgüte eleman olarak temin ettiği yazıyor.
15 Kasım 2013 tarihli BM Çocuklar ve Silahlı Çatışma Raporu'nda Suriye'de 14-17 yaş arası erkek ve kız çocuklarının Haseke'de Kürt silahlı gruplarına katıldığı ve çocukların çoğunlukla kontrol noktalarına yerleştirildiği, askeri teçhizat iletmek ve eğitilmek üzere kullanıldıkları yazıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 10 Temmuz 2015 tarihinde yayımlanan raporda, PYD/YPG'nin çocukları tasfiye etme ve 18 yaş altı erkek ve kız çocuklarını savaşta kullanmayı durdurma taahhütlerini yerine getirmediği belirtiliyor. YPG'nin 18 yaş altı çocukları örgüte üye yaptığı, çatışmalara dahil ettiği ve bazı çocukların Temmuz 2015'te savaşta öldüğüne ilişkin olayların belgelendirildiği belirtilmişti. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 59 çocuktan oluşan bir listeye sahip olduğu ve söz konusu çocuklardan 10 tanesinin 15 yaş altı olduğu ifade ediliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 22 Aralık 2016 tarihli bir raporunda ise PKK'nın Irak'ta çocukları kullanmasından bahsediliyor. PKK'nın kız ve erkek çocuklarını militan kadroya dâhil ettiği ve kendi kadrolarından çıkmaya çalışanları da kaçırdığı ya da ciddi bir şekilde suistimal ettiği belirtiliyor. Saha araştırmaları sonucunda, PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki kadroları aracılığıyla çocukları militan olarak temin ettiği 29 olayın saptandığı belirtiliyor. Bu kapsamda, 15 yaşından küçük çocukların çatışmalarda yer aldıkları, kontrol noktalarına yerleştirildikleri ya da silahların temizlenmesi ve hazırlanması gibi işlerde kullanıldıkları kaydediliyor.
BM İnsan Hakları Konseyi, 16 Ocak 2020'de yayımladığı raporda, YPG/PKK'lı teröristlerin, Suriye'de çocukları savaşçı olarak kullandığına dair yeni bulguları paylaşmıştı.
BM Genel Sekreteri'nin "silahlı çatışmalarda çocuklar" konusundaki özel temsilcisi Virginia Gamba, 29 Haziran 2019'da, BM'nin Cenevre Ofisi'nde YPG/PKK elebaşlarından Ferhat Abdi Şahin'e "örgütün bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması için" baskı yaptığı dünya basına yansımıştı.
SNHR'nin hazırladığı rapor, YPG/PKK'nın işgalinde tuttuğu bölgelerde çocukları savaştırmaya devam ettiğini bir kez daha ortaya koydu. Rapora göre, "SDG" ismini kullanan terör örgütü YPG/PKK, "bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması" için Birleşmiş Milletler (BM) ile anlaşma imzalamasına rağmen çocukları savaşçı olarak kullanmaya devam etti. Aralık 2014'ten bu yana en az 537 çocuk terör örgütünce kaçırıldı, YPG/PKK bunlardan en az 156'sını halen savaştırmaya devam ediyor. YPG/PKK'nın savaştırdığı çocuklardan 29'u ise öldü.
Evlat nöbetindeki analara sağır kalan siyasetçiler yukarıda vurguladığımız uluslararası raporları okumazlarsa terörizmin en tehlikeli alanına ortak olacaklardır.