Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşik Krallık eski Dışişleri Bakanı Jack Straw ve Türkiye eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın inisiyatifiyle bundan yaklaşık üç yıl önce başlatılan “Tatlıdil” formuna katılmak üzere geçtiğimiz hafta sonunda Edinburgh’taydı.
Gül, Cuma akşamı Prens Andrew ile birlikte Holyroodhouse Sarayı’nın Portreler Galerisi’nde açış konuşması yaptı. Cumartesi akşamüstü Balmoral Otel’de çay partisine katıldı. Akşamüstü İskoçya’da yaşayan Türkiye kökenli insanlarla buluştu.
Aynı akşam İskoçya Ulusal Galerisi’nin görkemli resimlerinin altında verilen yemekte toplantının katılımcılarıyla birlikteydi. Biz gazeteci ve yazarlar için en önemlisiyse, yaptığı sohbet toplantısı ve sorularımıza verdiği cevaplardı.
***
Toplantıda ağırlıklı olarak iç politika konuşuldu. Başörtüsü sorunu doğal olarak üstünde en fazla durulan konuydu. MİT Müsteşarı’na yönelik eleştirilere ilişkin sorulara cevap verdi. Sayıştay yasasının çıkmış olmasını önemsediğini belli etti. Dinleme skandallarına değindi. Amerikalıların müttefiklerini dinlemelerinin ayıp olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, DBP’lilerin kurduğu yeni partiye ilişkin konuşmasının doğru olmayacağını belirtti. Bu yılki onur ödüllerinin adil bir şekilde verildiğini anlattı, normalleşmeyi ima etti. Kürt sorununun çözümü için taktik işler yapmamak gerekir dedi. Kıbrıs konusunda ise olumlu mesajlar verdi.
Konuşulanların çoğu gazetelere yansıdığı için detaylarına girmek, Cumhurbaşkanı’nın ne dediğini kelime kelime tekrarlamak istemiyorum. Ama başörtüsü sorununun artık siyasetin gündeminden düşmesi gerektiğini söylediğini, çözüm sürecinde kimsenin eskiye dönmek istemediğini vurguladığını, Anastasiadis’e sempatiyle baktığını belirtmem gerek.
Cumhurbaşkanı Gül hemen her zaman olduğu gibi Edinburgh’ta da sağduyunun sesiydi. Verdiği mesajlarla Türkiye’yi sakinleştirmeye, itidale sevk etmeye, kendine olan güvenini tazeletmeye çalıştı. Hakan Fidan haberlerini önemsemememiz gerektiğini söyledi. İki haberden 300’den fazla yorum çıkmasını yadırgadığını hissettirdi.
Başörtüsü konusunu dine değil bireysel tercihe bağladı. Avrupa’da kadınlar başörtüleriyle parlamenter olabilirken, Türkiye’de neden olmasın mealinde bir yorum yaptı. Meclis’in bu sorunu uzlaşmayla aşmış olmasından dolayı duyduğu memnuniyeti belirtti.
İskoçya’nın bağımsızlık talebi konusunda verdiği cevabı hem bulunduğu yere hem de Türkiye’nin beklentilerine uygun formüle etti. Yüzde 38’lik bağımsızlık desteği olduğuna ilişkin tespiti “böyle şeylere heves çok olur ama oy verme noktasına gelince farklılaşır” mealinde yanıtladı.
***
Kısacası Cumhurbaşkanı’nın Edinburgh’a gelişi hem Tatlıdil Forumuna siyasetten iş dünyasına geniş bir katılımın olmasını, hem de dünyaya ve Türkiye’ye olumlu mesajların gitmesini sağladı. İskoçya’da yaşayan Türkiye kökenli insanlara yaptığı açıklamalar da yaşadıkları topluma entegre olmalarını teşvik ediciydi.
Üç paralel grupta, kapanış dahil 10 oturumda yapılan forumun bence en önemli sonucu ise Suriye konusunda Birleşik Krallık tarafından katılanların söylediklerinden çıkartılacaklarda yatıyor. Çünkü Türkiye’yi tehdit eden en önemli sorun Suriye. Ve görünen o ki Londra Esad’la şimdilik uzlaşmadan yana...