Bu Çinlilerin bedduası tutuyor arkadaş. Ben Trump'ın yerinde olsam, Çinlilerle fazla dalaşmazdım. Ne öyle fazladan vergi koymalar falan. Alimallah bir beddua ederler, Meksika körfezini bir daha yüzerek bile geçemezsin. Bir kere "ilginç zamanlarda yaşayasın" demişler ("Tarkan" müellifi Sezgin Burak'a sormak lazım, Çin sarayını basan Kürşat için mi söylemişler acaba?), o gün bugündür ilginçlikler yakamızı bırakmıyor. Hayır yani, Kürşat ve soydaşları bildiğim kadarıyla Hanefî. Biz Şafiîler niye yanıyoruz narına? Geçenlerde büluğ çağını henüz geçmiş sarıklı, cüppeli bir delikanlının videosuna denk geldim. Şöyle diyordu: "Şafiîlerin markete gitmeleri haramdır". Yedi artı şiddette bir depreme yakalanmış gibi sarsıldım. Tabi videonun arkası, önü kesilmiş. Hangi bağlamda bunu söylemiş bilmiyorum. Bu kadarı bile hakikaten sarsıcıydı. Allah sizi inandırsın, arkasından tsunami bekledim, o kadar yani. Kara kara düşünmeye başladım. Serde Şafiîlik var ne de olsa. Ne yapacağım ben şimdi? Kendi ellerimle torunlarımı nasıl göndereceğim haram marketlere? Zaten köpeklerle başımız dertte, bir de market mi çıktı başımıza, dedim. Yılların alışkanlığı olmasa, bir çırpıda "olmaz arkadaş, ben bundan kelli Hanefîyim" diyeceğim de olmuyor işte, alışkanlıklar kolay kolay unutulmuyor. O strese de gelemem ayrıca. Kendime biraz olsun gelince, İmam Şafiî'nin eserlerine, el-Umm'a, er-Risale'ye baktım. "Muğni'l muhtac"a göz gezdirdim. Bingöl'ün, Diyarbekir'in, Van'ın, Doğubayazıt'ın... Şafiî ulemasını sabah sabah teyakkuza geçirdim. Harıl harıl "Şerhu'l Muğni"nin sayfalarını karıştırmaya başladılar. Sayfaların hışırtı sesleri hala kulağımda. Yok. Bir cevap bulamadım, bulamadılar koca koca seydalar. Hayır, arkası ve önü kesik olduğu için videoda bir kaynak gösterip göstermediği de belli olmuyor tüyü bitmemiş mollanın! Arkadaş, sen bunu hangi bağlamda söyledin? Hangi kaynakta gördün? Şafiî zamanında market mi vardı? Vardıysa bu market gross muydu, mini miydi? Marketlerde ne satılıyordu da Şafiî böyle bir hüküm verdi? Tuhaf mı tuhaf, ilginç mi ilginç bir durum. Acaba Çinliler o meşhur bedduayı bana mı yaptılar, "ilginç zamanlarda yaşayasın" diye. Bilebildiğim kadarıyla Şafiî bir Kürdün Çin sarayını bastığına dair bir rivayet de geçmez kaynaklarda. Ama durun, Çinlilerin köpek muhabbeti, yoksa Şafiî nefretinden mi ileri geliyor? Baksanıza, nerede bir ilginçlik varsa beni buluyor? Allahu a'lem bi's sevab.
Kemalizmin zülfüne hafiften dokundu diye İmamlar, vaizler hakkında hemencecik soruşturma başlatan, başkanlık müfettişlerini ivedilikle pür-Kemalist muhbir vatandaşın ayağına gönderen Diyanet İşleri Başkanlığının mevzuatında yok mu şöyle "akşam merdiven altında üretilip sabahleyin piyasa sürülen her er kişi kalkıp din adına konuşamaz" diyen bir madde? Ya da "arkadaş, Şeyhü'l İslamlığın mana ve mefhumu benim şahs-ı manevimde mündemiçtir" diye yumruğunu masaya vuracak bir irade?
Şaka gibi memleket hakikaten. Ama düşündürücü, dilhun edici bir şaka. Bakıyorsun, hurafelere savaş açıyorum diye dinin mıncıklanmadık tarafını bırakmayan birileri, sabah akşam ekranları doldururken, onların karşısına da, adeta ne kadar haklı olduklarını gösterircesine ne idüğü belirsiz hurafeciler çıkarılıyor. İnsan her iki kesim de aynı merdiven altı tezgahtan üretilmiş demekten kendini alamıyor.