Meclis’e sunulan MİT yasası vesilesiyle istihbarat konusu tartışılıyor günlerden beri, ama Washington’da yapılan ‘Safari Kulüp’ toplantısı nedense medyamızın dikkatini çekmedi.
Hem de Davos’ta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘One minute’ demesini engellemek için eliyle dürtüp duran Washington Post (WP) yazarı David Ignatius tarafından açık edildiği halde...
Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın istihbarat şefleri Washington’daki toplantıya katılmışlar Ignatius’a göre... “Türkiye’nin istihbarat şefi de oradaydı” diyor WP yazarı... Ülke ismi vermeden Batılı istihbarat örgütlerinin başkanlarının da toplantıda hazır bulunduğunu yazıyor... Beşşar Esad’ı yerinden edecek yeni bir eylem planının son rötuşlarını yapmışlar...
‘Safari Kulüp’ benim yakından izlediğim bir oluşumdur. Mısırlı gazeteci Hasaneyn Heykel’in Sedat suikastı sonrasında keşfettiği bir istihbarat yapılanmasıdır. Humeyni’nin özel izniyle girdiği İran devlet arşivlerinde karşılaştığı bir belgeden hareketle, Ortadoğu ülkeleri istihbarat örgütleriyle Batılı mukabillerini biraraya getirmek üzere ‘Safari’ adıyla bir kulüp kurulduğunu fark etmişti Heykel...
1980 öncesinden söz ediyoruz... Fransız casus şefi Alexander de Marenches’nin fikir babası olduğu ‘Safari Kulüp’te, Suudi Arabistan’la, İran’la, Türkiye’yle, ABD ve İsrail’in de aralarında yer aldığı Batılı ülkeler istihbaratçılarının zaman zaman biraraya gelerek ortak planlar yapmaları göz açıcıydı benim için...
Washington’da toplanan o yapının şimdiki üyeleri olmalı...
Ignatius’un yazısından CIA’nin Ürdün’de muhalifleri savaş sanatında eğitmek üzere bir kamp kurduğu anlaşılıyor. Her ay 250 kişi ABD’den gelen CIA eğitmenleri tarafından eğitimden geçiyormuş; şimdiye kadar eğitilenlerin sayısı bini aşmış... “Sayı artırılsın” baskısı altındaymış CIA... “ABD bir yandan da Suudi Arabistan ile Ürdün, Katar ile Türkiye arasındaki soğukluğu gidermeye çalışıyor” diyor Ignatius...
Bölgede şu sıralarda en faal ülke Suudi Arabistan... Katar’daki saray darbesini ve Mısır’da yaşanan olayları Suud istihbaratı herkesten daha yakın izledi. Suud istihbaratını Kral Faysal’ın Adapazarlı kayınbiraderi Kemal Adham kurmuştu; örgüt hep Kraliyet Ailesi fertleri eliyle yönetildi. Bir ara Kemal Adham’ın yeğeni Muhammed bin Faysal başındaydı; ondan sonra Prens Bandar bin Sultan ipleri eline aldı.
Mısır ve Katar’daki gelişmeler Bandar’ın görevi sırasında yaşandı.
Yönetim şu yakınlarda değişmiş ve Bandar bin Sultan’ın yerine içişleri bakanı Prens Muhammed bin Nayef getirilmiş...
Konunun uzmanı Jeremy Scahill’in ‘Dirty Wars: The World is a Battlefield’ (‘Kirli savaşlar: Dünya bir savaş alanı’) kitabının 29. bölümü, Prens Muhammed bin Nayef’e karşı el-Kaide’nin giriştiği suikast girişimine ayrılmıştır...
Yıl 2009... Prens o zaman içişleri bakanı olan babası Nayef bin Abdülaziz’in yardımcısıdır ve terörle mücadele biriminin başındadır. Suudi Arabistan’ın sıkça eylemlere sahne olduğu o dönemde, el-Kaide ile ilişkisi bilinen Suudlu kaçak Abdullah Al-Asiri’den bir telefon gelir genç Prens’e; yaptığından nedamet getirmiş ve teslim olmak istemektedir Al-Asiri... Şartı, Prens’in kendisiyle başbaşa görüşmesidir...
Prens uçağını gönderip Yemen’den aldırır Al-Asiri’yi, sarayında kabul eder... Görüşme sırasında, Al-Asiri, kendisi gibi nedamet getiren başkalarının da bulunduğunu, onlarla bizzat görüşürse teslim olabileceklerini söyleyerek telefonunu Prens’in eline verir. Telefon tuşuna bastığı anda, Prens, kendisini canlı bombaya dönüştürmüş konuğunun patladığını görecektir...
Uğradığı suikastın ardından ABD Başkanı Barack Obama Prens’e teslim edilmek üzere bir mektubu terörizm danışmanı John Brennan’la Suudi Arabistan’a gönderir...
John Brennan şimdi CIA’nin başında, Prens Muhammed de Suud istihbaratının...
WP’de çıkan yazıya göre, istihbaratçıların Washington buluşması Suriye’deki Baas rejiminin sonunu getirecek gelişmelerin başlangıcı olabilirmiş...
İyi de bizde neden kimse Washington toplantısını yazmadı; bu tür yayınları engelleyeceği düşünülen MİT yasası henüz çıkmadı ki?