1- Çağlayan Adliyesi’ndeki odasında teröristlerce şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz, hepimizin bildiği üzere Berkin Elvan soruşturmasını yürütüyordu. Berkin Elvan’ın ölümü hakkındaki soruşturmanın ve sorumluların tespitinde son aşamaya varıldığını okuyorduk kamuoyuyla paylaşılan haberlerde. Adli Tıp’tan gelecek son raporlar bekleniyordu. Şehit Savcı’nın dava ile ilgili olarak son beyanatı; “Devletin suçlu korumak gibi bir görevi olamaz. Biz de faillerin bulunmasını istiyoruz” şeklinde yansımıştı haber ajanslarına...
2- Türk yargı yapılanmasında Savcılığın savunma makamıyla eşit güçte dizayn edilmediğini biliyoruz. Hem Polis ve emniyet istihbaratıyla kuvvetlendirilmiş hem de yargıçlar gibi Adliye bünyesinde yapılandırılmış bürolarıyla düşünüldüğünde iddia makamı olarak Savcılık, Savunmaya nazaran epey güçlü ve resmi statüyü haizdir. Ayrıca Hakim ve Savcılar kadrosundaki paralel yapılanmayla mücadele konusunda oldukça titiz davranıldığını ve mezkur soruşturmada görevlendirilmiş 5. savcı olduğunu da hesaba kattığımızda... Savcı Mehmet Selim Kiraz, Berkin Elvan için adalet isteyen çevreler için, en güvenilecek isimlerdendi... Hassas araştırmalar neticesinde şüpheli sayısını olabileceği en az sayıya indirmiş ve sonuca ulaşmaya ramak kalmış bir vaziyette infaz edildi Savcı...
3- DHKPC adındaki cinayet şebekesinin geçmişte işlediği menfur cinayetler, Belçika, Almanya ve Yunanistan üzerindeki bağlantıları, gladyo tetikçisi olarak Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılar hepimizin hafızalarındayken... “Berkin Elvan için adalet” gibi bir söylemin üzerinden harekete geçmiş olması tartışmaya açıktır. Berkin için adalet arıyorlarsa, Berkin için kılı kırk yararak adaleti arayan bir savcıyı imha ederek neye hizmet ettikleri konusu tam bir tezattır. O odaya Berkin için girmediler. Tam tersine yaptıkları iş, işledikleri cinayet çözülmek üzere olan Berkin Elvan dosyasını karartmak, davayı itibarsızlaştırmak gayesini taşıyor. Peki o odaya niçin girdiler? Savcı’yı infaz ederek neyi kazandılar?
4- Müzakere veya arabuluculuk anonslarıyla aktarıldı haberlerde, aynı fikirde değilim, görüşmeydi gerçekleştirilen. Rehine krizindeki görüşmede; Av. Ümit Kocasakal, Av. Metin Feyzioğlu, Av. Turgut Kazan gibi isimlerin yanı sıra Berkin Elvan’ın babası da bulunmuşlardır. Aynı Adliye’de hakim olan şehit savcının eşi Yasemin Kiraz hanım, eşinin başına silah dayanarak kilitlendiği odanın hemen birkaç oda yakınında büyük bir telaşla beklediği sıralarda kendisine eşlik eden arkadaşlarımdan öğrendiğime göre; görüşmeler olumlu bir minvalde giderken... Ne olmuştur da saldırganlar zaten elleri kolları bağlı bir şekilde önlerinde rehin duran Savcıyı katletmeye karar vermişlerdir? Yabancı bir ülkeyle -mesela Yunanistan’la- yaptıkları telefon görüşmelerinden bahsediliyor. DHKPC ve dış bağlantıları üzerinden ciddiyetle takip edilecek bu infazın lokal sonuçlarının, büyük ve küresel fotoğrafıyla da değerlendilmesi icap etmez mi?
5- Sosyal paylaşım ağları üzerinden servis edilen başına mermi dayanmış savcı görüntüsünü yayan, paylaşan adresler hakkında da hem etik hem kriminal araştırmalar yapılmalı. Çünkü mezkur görüntüler, tehdit, sindirme ve itibarsızlaştırma içeriğini de mündemiç...
6- HDP’nin saldırı sonrası yaptığı açıklamalar tam bir fecaat örneği. Bu bağlamda HDP’nin tek sorunu aşmaya azmettiği baraj değil; izan ve vicdan sorunu olduğu da aşikar. Adalet ve merhamet gibi yüksek limitlerdense bahsedemiyoruz bile ne yazık ki... HDP’nin siyasallaşması ve etnikçi çeperden Türkiyelileşme kulvarına geçiş umudunu taşıyan benim gibi pek çok kişiyi yeniden sükutu hayale uğratacak bir çıkıştır saldırı sonrası beyanat maalesef...
7- Hepimize büyük sorumluluk düşüyor. Bizi derin kahra ve kedere sevk eden bu vahim saldırı sonrasında meseleyi alevilik/sünnilik tartışmasında alevlendirmek isteyenlere fırsat vermemeliyiz.