Çocuk giysisi denince hele de kızlar için olunca, illa pırıltılı, birbiriyle uyumsuz renklerle bezeli, kurdeleli, taşlı tişörtlerden elbiselerden fersah fersah uzak durmak istiyorum.
İstiyorum da her zaman mümkün olmuyor. Hemen her yerde aynı giysilere rastlıyorsunuz. Erkekler için olanlar da genellikle aynı elden çıkma gibi; dönemin moda çizgi filminin çeşit çeşit çizimleri var tişörtlerde. Yonca Muslubaş ile konuşmaya başlarken hatırladım bunları. Birazını dillendirdim de. Benzer düşünce ve hislerle yola çıkmış. Hangi yola mı? Durun, başından başlayayım.
Yonca Muslubaş, başarılı bir reklamcı iken anne olunca hayatına farklı bir yön vermiş. Tutkusu, isteği, yeniliklerin peşinden koşma hevesinden hiçbir şey kaybetmeyeceği bir alan ararken kendini yurtdışı gezilerinde çocuk giysilerine yönelik fuarlarda bulmuş. “İskandinav ülkelerine ne zaman gitsem, çocuk giysilerindeki yaratıcılık, basitlik, sadelik hep ilgimi çekiyordu” diyen Muslubaş, çok sayıda fuara katılarak kurduğu internet sitesinde ürünlerini satabileceği firmalarla bağlantıya geçmiş. Üç, beş derken tam 30 markanın ürününün yer aldığı koca bir mağaza haline gelmiş www.nuuba.com.trsitesi.
Nuuba’nın hikayesi de çok ilginç. Önce “Bu da bir marka mı acaba?” diye düşünmedim dersem yalan olur. Muslubaş, kendisi ve iki çocuğunun isimlerinden yola çıkarak, ortak olan harflerin farklı bir kombinasyonuyla bulmuş Nuuba’yı. Sonra sevdikleri ve arkadaşlarını da “and the gang” diye eklemiş. Hayalleri, ileride bir mağaza açmaktan tasarımlarını üretmeye kadar uzanıyor.