Halk arasında saçkıran veya kılkıran olarak bilinen; baş, yüz bölgeleri dahil tüm vücuttaki saçlı deride yer yer yuvarlak öbekler halinde saçın döküldüğü hastalık tıp dilinde alopesi areata olarak adlandırılır. Hastalığın herhangi bir bulaşıcılık ya da yaşamı tehdit eden tehlikesi bulunmamakla beraber, hastanın özellikle görünen kısımlarındaki görünümünü olumsuz etkilemesi nedeniyle yaşam kalitesini bozmakta, sosyal ve psikolojik sorunlara yol açmaktadır. Hastalığın nedeni henüz tam olarak bilinmiyor, ama esas olarak bireyin kendi bağışıklık sisteminin bir tepkisi olarak ortaya çıkıyor. Stres ya da hormonal bir etkene bağlı olarak bağışık sistemi kendi hücrelerini düşman olarak görüp saç veya kılların etrafında sinyal proteinleri salgılayarak onların dökülmesine neden oluyor. Mevcut tedavi seçenekleri arasında steroit tablet, krem, enjeksiyonu gibi uygulamalar ya da bazı kimyasal ajanlar yer almaktadır. Tedavi başarısı kullanılacak ilacın hastaya uygun olarak seçilmesine bağlıdır; ancak kullanılan kortikosteroit ve diğer ilaçların bazı riskleri söz konusudur. Halk arasında en çok bilinen uygulama saçkıran olan alana sarımsak ya da gaz yağı sürülmesidir. Tabi her iki uygulamanın da kendine özgün hoş olmayan kokusu var.
Bu konuda Aromaterapi uygulamalarının olumlu sonuç gözlemlenen bir bilimsel klinik (randomize, çift körlü, kontrollü) çalışma dikkatimi çekti. Seksen altı saçkıran hastası iki gruba ayrılarak bir gruba hazırlanan aromaterapi karışımı uygulanıyor. Aromaterapi karışımı şu bileşime sahip; kekik uçucu yağı (Thymus vulgaris) (2 damla), biberiye uçucu yağı (Rosmarinus officinalis) (3 damla), lavanta uçucu yağı (Lavandula officinalis) (3 damla), Atlantik sediri yağı (Cedrus atlantica) (2 damla). Bu uçucu yağların karışımı taşıyıcı yağ olarak jojoba yağı (3 mililitre) ve üzüm çekirdeği yağı (20 mililitre) içerisine ilave edilerek iyice karıştırılır. Bitkilerin Latince bilimsel adları önemli çünkü farklı bitkilerden elde edilen yağların bileşimleri farklı olduğundan etkileri de farklılaşıyor. Kontrol grubuna ise sadece taşıyıcı yağ karışımı (jojoba ve üzüm çekirdeği yağları) uygulanıyor. Bu karışım yedi ay süre ile hergün etkilenen alana masaj ile uygulanmış. Aromaterapi karışımı uygulanan 35 hastanın 19’u (yüzde 44), kontrol grubunda ise 28 hastadan 6’sında (yüzde 15) belirgin iyileşme sağladığı bildiriliyor. Görüldüğü gibi sadece sabit yağlarda oluşan taşıyıcı yağın da bir miktar yararlı etkisi bulunmasına rağmen aromaterapi karışımı çok daha etkili olmuştur. Aromaterapi uygulamasının olumlu diğer yanları yan etki riskinin bulunmaması sarımsak ya da gaz yağı gibi kötü kokulu olmaması. Aromaterapi uygulamalarında başarılı tedavi cevabı için en önemli kriterler kullanılan uçucu yağ ve sabit yağların doğru bitki türlerinden elde edilmesi, doğru kalitede olmasıdır. Bu nedenle güvenilir markaların ürünlerinin, güvenilir yerlerden temin edilmesi gerekir.