SP'nin CHP ile ittifakı iki boyutlu. Hem kendi listeleriyle ittifakın içinde hem de CHP'den gösterilen kontenjan adaylarla. Böylece aldığı oyla kendi listelerinden Meclis'e vekil gönderemese de kontenjan adaylarını gönderebilecek. SP’nin oyları da CHP'nin fazladan vekil çıkarmasını sağlayacak. Yani SP'ye mühür basan her vatandaş aslında doğrudan CHP'ye oy vermiş olacak ve CHP listelerinden üç beş kişiyi Meclis'e sokmanın saadetiyle yetinecek.
Soru şu: "Kimliğimizi inkar ettiğimiz bir ittifakta olmayız" diyerek Cumhur İttifakı’na katılmayan Saadet Partisi, CHP ile ortaklık ederken kimliğini muhafaza etmiş mi oldu? Uğur Dündar'a ödül verdirterek SP bir kimlik dönüşümü geçirdiğini izhar etmişti zaten. Tesettürle ilgili açıklama bunu daha ileri bir noktaya taşıdı. İnsan neden "Başörtüsü İslam'ın kendisi değildir" diye bir açıklama yapma ihtiyacı hisseder? Böyle bir iddia mı var? "Din başörtüsünden ibarettir" mi dedi biri?
Yok değil, ama tıpkı bir zamanlar Fetullah Gülen'in "Başörtüsü füruattır" demesi gibi Karamollaoğlu da bu tür çıkışlarla kabul görmeye çalışıyor.
Hadi hepsini al bir kenara koy; CHP'nin 28 Şubat'ın simgesi olan 8 yıllık kesintisiz eğitim vaadini nereye koyacaksın? Saadetliler, imam hatiplerin orta kısmının kapatılması anlamına gelen 8 yıllık eğitim modeline mi oy verecek?
İnce, Kılıçdaroğlu'nun kurnazlığı ile baş edebilir mi?
Muharrem İnce'nin kampanyasını takip etmeye çalışıyorum, o ilk günden, "Kılıçdaroğlu'nun gel bakalım Muharrem" diyerek CHP rozetini büyük bir zevkle İnce'nin yakasından söküp aldığı günden beri. Eller, zoraki havaya kaldırıldı ve bu İnce'nin CHP'den atılma anı, "Cumhurbaşkanı adayımız tarafsız olacak" yalanıyla kamufle edilmeye çalışıldı.
Ama başta bu ikili olmak üzere herkes bu işin sonunun mahkemede biteceğini seziyor. Kılıçdaroğlu da İnce de seçime kadar patlamadan devam edelim diye dilini ısırıyor.
İnce'ye ilk darbe milletvekili listelerinde vuruldu. Böylece seçimden sonra CHP ile ilişkisi tümden bitsin, arkasından ağlayan bile kalmasın istendi.
İnce gece yarısı parti merkezine gidip meydan okusa da, twitter'dan mitingleri iptal ederim tehdidi savursa da kazanan o değil Kılıçdaroğlu oldu. İnce'ye de "Milletvekili listesi de neymiş ben bakanların listesini hazırlayacağım" diyerek kendini avutmak düştü.
CHP'nin seçim beyannamesinin İnce değil Kılıçdaroğlu tarafından okunması da İnce'ye "sen haddini bil" diyen bir tavırdı. Seçim beyannamesi denilen şey "İktidara geldiğimde şunları şunları yapacağım" diyen bir metindir. Bu durumda beyannamede vadedilen şeyleri İnce'nin yapacağını düşünmemiz gerekir. Öyle ise beyannameyi neden Kılıçdaroğlu açıklamıştır?
Hadi diyelim ki, "CHP'nin adayı ne de olsa, ha Kılıçdaroğlu açıklamış ha İnce, ne fark eder?" İyi de madem öyle neden CHP rozetini söküp aldınız adamın yakasından? Nerde kaldı tarafsızlığınız? O fotoğraftaki İnce, tarafsız bir cumhurbaşkanı adayından çok Kılıçdaroğlu'nun parmağında oynattığı bir aciz görüntüsü veriyordu zira.
Kampanyası şova dönüşmüş olan ve halktan ilgi göreceğine stand-upçıların ve trollerin diline düşen İnce'nin 25 Haziran'dan sonrası için de işi yaver gitmiyor bence. Her konuştuğunda çam deviren, zaten kalkmış olan harçları yeniden kaldıracağını, zaten inmiş olan mazotu yeniden indireceğini söyleyerek ultra komik duruma düşen Türkiye'nin marka projelerini iptal etmeyi, yapılmışları da yıkmayı vadederek Gezi vandalizmini hatırlatan İnce'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi dehası, halkı kavrayışı ve inandırıcılığıyla yarışması zaten mümkün değil. Ama korkarım bu haliyle Kılıçdaroğlu'nun kurnazlığıyla bile baş edemeyecek.