ABD ısrarla, Türkiye’ye S-400’den vazgeçmesi için süre veriyor. Bu süre üzerine Türkiye’de bazı diplomat ve siyasiler, Türkiye’nin S-400 konusunda ısrarcı olmamasını öngören beyanlar ve tekliflerde bulunuyor. Neden? Çünkü Amerika ile ilişkiler gerilir ise Türkiye özel durumunu kaybeder! Nerde ve kimin nezdindeki özel durumunu? Amerika’nın gözündeki özel durumunu yitirebilirmiş, Sayın eski Büyükelçi Çeviköz’e göre! Türkiye’nin ABD nezdindeki özel durumu nedir? Türkiye’yi, bu kadar çaresiz bir halde ABD’nin eyaleti olarak görmektir esas facia! “Amerika-Türkiye ilişkilerini koruyalım” derken, Türkiye’nin konulması istenilen durumun şekli hiç önemli değil mi?
Türkiye’nin rasyonel politikalar üretmesi, tabii ki reel politikin gereğidir. Lakin bunu yaparken kendisini “hangi statüde görmektedir” sorusunu veremeden edemeyeceğim. Evet, ABD ile ve mümkünse herkesle diyalog kapılarını açık tutmak, bir devlet aklıdır. Bunun için Sayın Çeviköz gibi tecrübeli bir diplomatın, Türkiye’yi çaresiz gösteren beyanı, tam bir hüsrandır!
“S-400’ün alımını durdurun” diyen ABD’ye uymaya gayret eden bir aklın, neye hizmet edebileceğini düşünmek bile züldür. Evet, Türkiye’nin tek taraflı ilişkiler yürütme gibi bir şansı yok! Coğrafyanın şartları herkesle, aklın mantığın ve çıkarların sınırları çerçevesinde hareket etme zorunluluğunu vermektedir. Lakin bunu yaparken devletlerin onurunu ayaklar altına alacak politikalar reel politik değildir. Rasyonalizm hiç değildir!
Devlet odaklı konular duygusallık istemez, doğrudur. Lakin kaba duygudan arınmış devlet aklı da sizi duygu odaklı hedefe götürmez. Çünkü hedef işi, duygu işidir! Hedef belirlemek büyük mefkûre ister. “Mefkûre” ise davasız ve duygusuz olduğu takdirde, içi boş bir kelimedir. Mantığın, insanı bir noktadan başka noktaya götürme gücü vardır. Lakin büyük devletlerin kurguladığı hayal gücü ile tıpkı Osmanlı Cihan Devletinde olduğu gibi, davası ve hedefi olan içerikle sonsuzluğa kadar götürme gücünü düşünemeyen aklın, devletine sağlayabileceği hiçbir şey yoktur.
İlke; devletler için olmazsa olmazdır. İlkesizlik kimseyi kalıcı küresel güç yapamaz.
S-400 demek, Türkiye için hava sahasının korunmaya alınması demektir. Peki, neden bu hava sahasının hep açık kalınması arzu edilmektedir?
S-400 meselesi ilke meselesi oldu artık. Hem de düşünsenize; Rusya ile gelinen noktayı “Amerika istedi” diye, masa dağıtacak duruma sokma gayreti, nelere sebep olacaktır!
Mesele Rusya’ya veya bir başkasına, güvenip güvenmeme meselesi değildir! Çıkarlar söz konusu olduğunda, güvenilecek sadece kendi devletin ve kendi milletindir. Mesele, bu keşmekeşli süreç içinden nasıl bir duruşla çıkacağız? Kazanmak, her zaman için kıymetli bir durum mu? Ne olursa olsun kazanmak mı, yoksa şerefinle kazanmak mı? Bunlar, derin ve bazılarının fazla duygusal baktıkları, lakin dünya tarihine baktığımızda hep övgü ile bahsedilen önemli durumlardır. Bu tercihlerle, biz Osmanlı gibi cihan devletine sahip olabildik. Bu duruşla, şu anda kendimizle birilerini hesaplaştırmaktayız. Bizim; Avrupa’da ve Amerika’da seçimlerin ana gündemi olacak kadar önemli siyasi noktaya gelmemizi sağlayandır ilkeli duruş! İşte bu ilke ile devam edersek, çok zor ama eninde sonunda kazanan taraf biz olacağız. Tarihin seyrine baktığımızda bunun açık örneklerinden ilham almamız mümkün. Hem de başkalarının değil, bizim medeniyetin, bizim devletlerin tarihine bakmamız yeterlidir!