-Semerkand-
Timur desem eminim aklınıza Ankara Savaşı, filler, Osmanlı’nın mağlubiyeti, Yıldırım Bayazıd’ın dramatik günleri gelecek.
Ama burda, Özbekistan’da Timur, tıpkı bizim dünyamızda Osmanlı büyüklüğü içinde, Özbek toplumunun sırtını dayadığı bir tarih siması.
Özbekistan’a bir de Taşkent, Semerkand, Buhara, Hive isimlerinin penceresinden baksanız...
Ve hele, Uluğ Bey - Ali Kuşçu, Hazreti Osman’ın okurken şehit edildiği ve üzerine kanının damladığı Kur’an nüshası, Danyal Peygamber’in makamı, buralara tebliğ için gelmiş ve şehit düşmüş olan ve adına “Şah-ı Zindegi - Yaşayan Şah” diyerek türbe - cami yapılan Peygamberimizin amcası Hazreti Abbas’ın torunu Kusem bin Abdullah, İmam Buhari, İmam Matüridi, Bibi Hanım medresesi, camii, ve tabii Şah Nakşibend başta olmak üzere Sadat-ı Kiram’ın, silsile-i nakşiyyenin 9 altın halkasını, medreseleri, külliyeleri, dün buralarda İslam’ın çok yüksek bir medeniyetinin hayat haline geldiğini düşünerek baksanız...
Bir rüya aleminde yaşamaz mısınız?
Taşkent, Semerkand, Buhara ve Hiva.
Biz, Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu’nun refakatinde, tabii ki turist gezisinin ötesinde bir derinlikle, üç gün süreyle, işte bu rüya aleminde dolaştık.
Kendi kültür- medeniyet dünyamızı ne kadar az tanıyoruz diye hayıflandık.
İçimizden Timur’u da başka türlü tanıyabilirmişiz, diye geçirdik.
Sayın Davutoğlu ile birlikte, ikimiz, pek kimseye açılmayan, Davutoğlu’nun hatırına iki kişinin inmesine izin verilen Timur’un mozolesinin taa altına, gerçek kabrin bulunduğu yere kadar indik ve fatiha okuduk. Osmanlı’nın valide sultanları ve onların yaptırdığı camiler, hastaneler bulunduğu gibi Timur’un en büyük eşi Bibi Hanım da Semerkand’da dehşet bir külliye yaptırmış. Gidip görmelisiniz.
İmam Buhari’de Cuma namazı kıldık, Özbek kardeşlerimizle... Onun mütevazı kabri başında fatiha okuduk. Dışişleri Bakanımız, Onun yolunda daim olma duasında bulundu.
İmam Matüridi, Türkiye Müslümanlarının inanç esaslarını öğrendiği büyük alimin kabri ne acılar görmüş geçtiğimiz yüzyıl içinde. Bulunduğu semtte,Yahudiler iskan edilmiş ve bu arada onlarca mezar ortadan kaldırılmış. İmam Matüridi’nin kabri zar - zor kurtarılmış bu kıyımın içinden. Kabri başında sessiz fatiha, sesli ihlaslar okuma bahtiyarlığını yaşadık Semerkand’da. Aynı şekilde “Türkiye’nin armağanı” olarak Kusem’in Timur tarafından yaptırıldığı söylenen ve nerede ise bir türbeler şehri haline gelmiş kabri başında da Kur’an okuduk.
Semerkand’da bir de Danyal Peygamber’in makamı var. 12 metrelik bir kabir yapılmış. Bizim Yuşa Aleyhisselam’ın kabri gibi. Ziyaretlerimiz arasındaydı.
Semerkand’da en kutlu emanetlerden biri, hiç şüphesiz Hazreti Osman’ın üzerinde şehit edilip, kanının damladığı Kur’an-ı Kerim nüshası. Uzun bir hikayesi var. Ruslar Semerkand’ı işgal ettiklerinde alıp götürmüşler Saint Petersburg’a. Orada 50 nüsha çoğaltmışlar ve değişik İslam beldelerine göndermişler. Ancak sonraki yıllarda asli nüshayı Özbekistan’a iade etmek zorunda kalmışlar.
Bu nüshanın o nüsha olduğu nereden biliniyor, denirse, bize de gösterilen bir UNESCO belgesi var. UNESCO’dan bir heyet gelmiş ve ceylan derisi üzerine yazılan ve 336 sayfadan oluşan bu Kur’an nüshası üzerindeki kan izini tahlil etmişler ve bunun Hazret i Osman’ın yaşadığı yüzyıla ait olduğunu tespit edip, “İnsanlık mirası” kategorisine dahil etmişler.
Bugün Buhara ve Hiva’ya gideceğiz. Şah Nakşibend, Gucduvani ve diğer Sadat’ı ziyaret edeceğiz kısmet olursa. Dolu dolu ayrılacağız buradan.
Bu arada Dışişleri Bakanı’nın görüşmeleri oldukça sıcak geçti. Taşkent’te Devlet Başkanı İslam Kerimov’un yemeğinde dostane görüşmeler olduğunu, Türkiye - Özbekistan ilişkilerinin yeniden canlanması ve geçmiş yılların kaybının kapatılması noktasında ortak iradenin seslendirildiğini öğreniyoruz.
Ayrıca tarihi - islami eserlerin restorasyonunda - ihyasında yönetimin etkin bir irade sergilediği gözleniyor.
Özbekistan hakkında çok şey söylenebilir: Kerimov yönetiminin nev’i şahsına münhasır bir özellik taşıdığının da altını çizmemiz lazım. Sovyetler’den koptuktan sonra ülkenin kimliğini yeniden dokuma sürecinde İslam bir şekilde başvurulan kimlik harcı niteliğinde. Ama her şey çok rahat da değil. İlerilerde ülke için daha normal zamanlar gelecek umarım.
Özbekistan’ı insanlarımız tanımalı. Şöyle en az bir haftalık gezilerle, bir kültür-medeniyet turu içinde yer almalıyız. Bugüne kadar buraları görmemiş olmayı büyük kayıp saydım kendim için vesselam.