Evet, bugün, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının 1. Yıldönümü..
1 yıl öncesinin dün gecesini hatırlayalım..
Putin, uzuun bir tarihî nutuk irad etmişti, tv. ekranlarında.. 'Rusya'nın sınırlarının coğrafî olmadığı ve Çarlık Rusyası'nın güçlü olduğu dönemler'den filân da söz etmiş, arkasından da, Ukrayna'nın Donbass bölgesi ve civarında en yıkıcı şekilde saldırılarını başlatmıştı.
Savaş, gayriresmî yorumculara göre 1 haftada bitebilirdi. Çünkü, dev bir güç olan Rusya karşısında Ukrayna çaresizce, boyun eğmek zorunda kalacaktı. Ama, her ne kadar rakamlar açıklanmasa da, bu savaşın her iki tarafa da, yüzbinleri bulan asker kaybettirdiği tahmin ediliyor. Ukrayna'nın sivil kayıpları ise; o da, 100 bine yaklaşıyor.
Ayrıca, 7-8 milyona yakın Ukraynalı, yerlerini-yurtlarını terk edip, Avrupa ülkelerine sığınmışlardı. Ama, Avrupa halklarının Ortadoğu, Afganistan, Afrika ve diğer yerlerden gelen mültecileri kabullenmemek için çıkardığı engellemeler Ukrayna halkına gösterilmemişti. Çünkü, Ukrayna halkı, tıpkı Avrupa halkları gibi, genelde, beyaz tenli, sarı saçlı, mavi gözlü ve Hristiyan idiler.. Yani, modern Avrupa'nın modern ırkçılığı..
*
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı'nın başlamasının 1. Yılına 4 gün kala, ilginç bir gelişme yaşandı. Çünkü Amerikan Başkanı Biden'ın 20 Şubat günü önceden açıklanmayan şekilde, Ukrayna başkenti Kiev'e gelivermesi, sadece bu geziden habersiz olan Amerikan kamuoyu için değil, bütün için de büyük sürprizdi.
Bu ziyaret, herhalde, Putin'in de beklemediği bir diplomatik ve hattâ yarı-askerî bir hamle idi.
Putin ve sözcülerinin sık sık, nükleer silâh kullanmak tehdidini dile getirmelerine rağmen, Biden'ın bu gezisi, -onun ileri derecedeki yaşlılık problemlerine rağmen, nasıl kararlı olduğunu gösterdiği gerekçesiyle- Rusya'nın tehditlerinden yılmayan ve Ukrayna'nın Rusya'ya yedirilmeyeceği konusunda bir kararlılık olarak, Amerikan kamuoyunda bile kabul görmüş bulunuyor.
Amerikan Başkanı Joe Biden ve Ukrayna Başkanı Volodymyr Zelensky, hava saldırısı sirenlerinin sesleriyle delinen bir kış sabahında Kiev'in en büyük ve altın kubbeli bir katedrale giriş ve çıkışta yan yana yürüdüler. Biden, ayrıca, 'Ne kadar sürerse sürsün, Amerika'nın Ukrayna'yı yalnız bırakmayacağına' söz verdi. Bu yaklaşım, Amerikan ve AB dünyasında da benimsenmiş gözüküyor.
*
Putin ise, aynı gün Rusya Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, 'Ukrayna'da savaşı Batı başlattı.' diyor ve memleketi St. Petersburg'daki çocukluk kavgalarından öğrendiği kuralı aktararak, "Bir dövüşü kazanmak istiyorsanız, ilk darbeyi siz vurmalısınız ve sanki hayatınızın en belirleyici savaşıymış gibi onu sonuna kadar götürmelisiniz." diyor ve 'Rusya'nın Donbass'ı kurtarmakla daha güçlü hale geldiğini' belirtiyordu.
*
Ancak, Biden'ın sözleri ve Putin'in dönüşü olmayan bir yola girmesi ve ayrıca, Çin'in de, 'Batı'nın yangına körükle gittiğini' belirterek 'Rusya'ya yaklaşmakta olduğu ' görüşleri, dünya diplomasi çevrelerinde, bu savaşın 'kontrolden çıkma' eğilimi gösterdiğini ve 'bütün dünyayı kuşatan bir yangın yerine çevirebileceği' korkusunu yaygınlaştırıyor.
*
Putin'in, bu arada, 2. Dünya Savaşı'nda savaşın kaderini değiştiren Stalingrad Muharebesi'nin 80. Yıldönümü'nde, "Anavatan ve gerçek uğruna ölüme gitmek kararlılığının, Rusya halklarına imkânsızı yaptırma iradesi verdiğinden ve çok ırklı halkımızın karakterindeki bu davranışın var olmaya devam edeceği'nden söz etmesi, 'vatanperest' duyguları coşturucu bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Ancak, Putin'in küçük ve zayıf komşusu Ukrayna'yı işgal etme kumarı'ndan bir umutsuzluğun doğduğu, Rusya kamuoyunda da dillendirilmeye başlandı. Hele de bazı yüksek komutanların arka arkaya intihar etmelerinden sonra. Putin, 25 yıla yaklaşan iktidarına yönelik en büyük tehditle karşı karşıya denilebilir. Amerikan medyasında, Rusya- Ukrayna konusu değerlendirilirken, 'Tavuklar, yemlerini tane- tane yerler.' benzetmesi yapılması ilginç bir yaklaşım olsa gerek.
Bu yüzden Putin, son konuşmasında Rusya'nın krizi samimiyetle çözmeye çalışırken, Batı'nın kendileriyle alay ettiğini sık sık vurguluyor ve 'Batı, Yugoslavya'yı, Irak'ı, Libya'yı, Suriye'yi yerle bir ederken aynı şekilde utanmazca, ikiyüzlülükle davrandı. Bu utancı asla temizleyemeyecekler. Namus, güven, edeb kavramları onlara yabancıdır. Sömürü politikasını sürdürürken tüm dünyaya aşağılık olarak bakıyorlar. Kendi halklarını da barış diyerek aldatıyorlar" gibi değerlendirmelere daha bir ağırlık veriyor ve 'Dünyada hiçbir ülkenin ABD'nin yurt dışında bulundurduğu kadar askerî üssü yok. (...) Batı ile yapıcı bir diyaloğa açıktık ve içtenlikle hazırdık. Ama NATO'nun sınırlarımıza kadar genişlemesi, kabul edilemezdi. Savaşı başlatan taraf Batı'ydı, bizse bu savaşı durdurmak için güç kullanıyoruz. Evimizi ve insanlarımızın canlarını koruyoruz, Batı'nın istediğiyse sınırsız hâkimiyete sahip olmak. Kiev'e savaş için 150 milyar dolar verildi. Biz Ukrayna halkına karşı savaşmıyoruz" ifadelerini kullanıyordu.
'Filler tepişirken, ezilen çimenlikler.' olur sözünü hatırlatan bir durum.
*
RUSYA, 'DOĞU DÜNYASININ AHLÂK ANLAYIŞI'NA MI DÖNÜYOR?
Putin, son konuşmasında Batı dünyasını eleştirirken, çok önemli bir konuya da değiniyor ve 'Batı, kutsal kitapları hiçe sayarcasına, kafayı yemiş gibi, 'üçüncü bir cinsiyet ' oluşturma peşinde. Biz bu konuda Rus halkını sonuna kadar koruyacağız.' diyordu.
Hatırlayalım ki, daha bir ay kadar öncelerde, Papa Fransiscus, 'cinsî sapıklar'ın da koruyuculuğuna soyunmuş ve 'tanrı'sının, onları da sevdiğine dair sözler etmişti.
Putin, "Aile, bir erkek ve bir kadın arasındaki beraberlik demektir. Bütün kutsal metinler bunu söylüyor. Batı, bu kutsal metinleri de sorgular hale geldi" derken, Papa'nın açıklamalarına da dikkati çekmiş oluyordu.
'Batı kültürünün yozlaştığını, kendi kültürlerini bundan koruyacaklarını' dile getiren Putin'in, "Çocuklar üzerinden her türlü istismar gerçekleştiriliyor. Cinsiyetleri değiştiriliyor ve üstlerinde deneyler yapılıyor. Aile, bir erkek ve bir kadın arasındaki beraberlik demektir. Dünyadaki her dinin kutsal metinleri bunu ifade ediyor. Ama Batı, bu kutsal metinleri de sorgular hale geldi. Batı'daki elit kesimler akıllarını kaçırdı ve bunun artık tedavi edilebilir bir yanı yok. Bizim bu gibi sapkınlıklara karşı çocuklarımızı korumamız gerekiyor" demesi, 75 yıllık komünist bir dönemden sonra Rusya'nın, Batı dünyasındaki hedonist/ zevkperest ve freudist' anlayışa karşı Doğu toplumlarında Batı'ya nisbetle, geleneklere dayalı ahlâkî konulara dikkatli bir yönelme eğilimi göstermesi üzerinde ciddiyetle durulması gerekir. Tolstoy ve Dostoyevsky'nin eserlerindeki klasik Rus davranışlarına bir dönüş var, denilebilir mi?
*
Putin'in sözünü ettiği bu konuya ek olarak belirtelim ki, Katolik dünyasının ruhanî lideri Papa Franciscus, 24 Ocak 2023'te Associated Press'e verdiği bir röportajda "Cinsî sapık /homo... olmak suç değil, günah ile suç arasında ayrım yapalım" diyor ve 'dünya çapında, LGBTQ'liler denilen kesimleri baskı altına alan kanunların gevşetilmesi' çağrısında bulunuyor; "Tanrı bizi olduğumuz gibi ve her birimizin şahsiyetimiz için mücadele verdiğimiz güç için seviyor" diyordu.
Franciscus'un Papalığı 10. Yılını doldururken, Chicago Kardinali Blase Cupich de, "Bütün cinsî sapıkları kucaklamakta esnek olalım.' diyordu. Ki, bu sözlerin, bir Katolik olan Biden'ın görüşlerini de yansıttığı ve Obama döneminde Başkan Yardımcısı olduğu günlerden beri bu görüşleri, onun, 'geleceğin yeni gerçekliği' diye yaldızlayarak dile getirdiği biliniyor.
*