Sovyetler Birliği döneminden; PKK terör örgütünün kurulmasında, sosyalist Marksist içerikli bakış açısı ile Rusya’nın bizzat iştirakinin olduğu tarihi notlarda geçmektedir. Daha sonra PKK’nın, kendisini herkese kullandıran yapısı Moskova ile mesafenin açılmasına sebep oldu. Halen bu kadar delillere rağmen, Rusya’nın bu örgütlere “terörist” olarak tanım yapmamasının, ileride silahsızlaştırılmış bu örgütle Şam rejimini yan yana getirme çabası olduğunu unutmamak lazım! Evet, Rusya ısrarla bu örgütü “Kürtlerin temsilcisi” gibi görmeye devam edecektir. Lakin bunu yaparken, Türkiye’nin tüm hassasiyetlerini de devre dışı bırakmamakta kesindir. Şöyle bakıyor olaya “elimdeki kozları ne kadar fazlalaştırırsam, masada daha fazla konuma hâkimiyetim sağlanır.” Esasında basit ve doğal bir bakış açısıdır, Rusya için. Diğer taraftan Rusya, Amerikan merkezli Batı politikalarını derinden eleştiren duruma geldi.
Suriye’deki konumu ve özellikle Türkiye ile ilişkilerde geldiği nokta Rusya’yı ciddi anlamda güçlendirdi. Kime karşı? Onu çöktürme peşinde olan ABD’ye karşı. Bu oluşurken diğer kapıdan da ABD ile ilişkilerini de pekiştirmek, mümkünse krizi ortadan kaldırma arzusunda. Türkiye ile ilişkiler ve özellikle Erdoğan’ın tutumu, Rusya açısından kurtarıcı bir durumdur. Fransa ve Almanya liderleri, neredeyse Türkiye konusunda da başarılı gözüken Putin’i, fazlasıyla arar durumuna geldi. Yani Putin eline geçen bu konjonktürü, sonuna kadar Erdoğan’la iyi ilişkileri pekiştirerek geliştirme peşinde.
Başkan Erdoğan’a sempatisini gizlemiyor. Suriye konusunda PKK uzantıları terör örgütlerini silahsızlaştırarak, daha zayıf düşmüş şekli ile Şam rejiminin güdümüne sokma peşinde! “Durum böyle gelişirse, Türkiye daha fazla ileriye gitmez” hesabı içinde. Çünkü her ne kadar da terörden arınmış bölge Rusya için anlamlıysa, bir o kadar da “Türkiye girdiği yerden çıkmazsa” sorusunu da kafasının bir tarafında saklı tutmakta! Bu konunun gerilim noktasına girmesini istemiyor. Yani Türkiye ile karşı karşıya gelme arzusu yok. Lakin diğer taraftan Suriye’deki Kürtlerin de hamisi olma peşinde. İleride, “biz olmasaydık Türkiye tüm örgütlerinizi ortadan kaldıracaktı” demeleri için açık kapı bırakmış gözükmekteler! Yani satranç devam ediyor. Türkiye’nin ve Başkan Erdoğan’ın ehemmiyetinin farkında Moskova. Özellikle İslam dünyasındaki halklar nezdindeki değerini, ciddi anlamda görmüş durumda.
Amerika ile neredeyse konuşabildikleri tek konu Suriye olduğu, bu hususta Türkiye ile ilişkilerin iyi tutulmasının Rusya’nın konumunu pekiştireceğini göz önünde tutmakta. Yani mihenk taşı olan Türkiye; ne tarafa elini koyarsa, o tarafın konumu ve yerinin pekişeceğini analiz etmekte.
Orta ve uzun vade üzerinden okursak durumu; Rusya, Türkiye ile uzun vadede de beraber yürümek istiyor. Evet, Rusya’da ciddi lobilerin olduğunu yazıyorum hep! Bu lobilerin nasıl refleks vereceklerini ileride göreceğiz. Lakin şimdilik Putin Rusya’sı, Türkiye ve Erdoğan’la uzun vadeli paydaşlık arzu ediyor. İleride ortaya çıkacak yeni krizlerin çözümünde de, Erdoğan ve Türkiye faktörünün ağırlığını hesaba katmış gözükmekte.
Peki, Suriye konusunda Rusya’ya güvenelim mi? Bu soruyu ilişkilerin başından beri duymaktayız. Güvenilecek tek nokta var; o da Türkiye’nin muazzam ordusuna, milletçe imanı istikametinde hareket eden savaşçı ruha, Başkan Erdoğan gibi İslam âleminin doğal, cesur ve siyaset yapabilen lidere, sahada ve masada güç gösterecek Milli İstihbarat ve tüm güvenlik güçlerinin coğrafyaya hâkim güce sahip olmasıdır. Sadece Rusya değil, herkesin dikkate aldığı husus da budur zaten! Sadece Rusya’yı başkalarından, özellikle Amerika’dan farklı kılan şey, herkese güvenilir taraf olduğunu ispat etme gayretidir. Yani diyor ki; biz Amerika gibi yola çıktıklarımızı yarı yolda bırakmayacağız. Zaten tüm propaganda analizlerini bu durum üzerinden yapmaktalar. Rusya önemli devlet ve komşu. Rusya ile sadece Suriye üzerinden alışverişimiz olmayacak. Daha ilerisi de var ve olacak! Bu sebepten Rusya ile iyi ilişkiler vepaydaşlık, her iki taraf içinde çıkar noktasıdır.