RUSYA ve İran, Osmanlı tarihi boyunca kadim tehlikeli komşularımız olmuşlardır. Her ikisi de eski ve köklü devletler olup, asla Türkiye’nin avantajlı durumlarını kabul etmemişler ve rekabetlerini savaşa dönüştürerek bu konuda dost olmadıklarını açıkça belirtmişlerdir. O tarihlerde meydana gelen sıcak savaşlar bugüne gelindiğinde kendini soğuk savaşlara ve taşeronlara bıraksa da son günlerde havaların soğumasının aksine sıcak savaş sinyalleri vermekteler. Ne Rusların Ermeni Asala taşeronu ne de İran’ın PKK oyunları bu ülkeleri kesmemiş olacak ki havanın ısınmasına karar verebiliyorlar.
İran genel olarak kendi bölgesinde yani Ortadoğu’da mızıkçı bir devlet olurken Rusya hem Ortadoğu hem de Balkanlar üzerinde etkili olmaya çalışmıştır. Türkiye olarak bunlara kızıyor olsak ta kendi içlerinde var olma mücadelesi verdiklerini görmek ve anlamak gerek. Örneğin İran, Ortadoğu’da İsrail’in planları gereği sıranın kendisinde olduğunu görüyor ve sırayı savmaya ve zaman kazanmaya çalışıyor. Rusya da aynı şekilde giderek çözümsüz bir sona gittiğinin ve yalnızlaşacağının farkında, bu yüzden de doğal olarak saldırganlaşıyor. Birinci mitoz bölünme ile Sovyetler Birliğini Rusya’ya devşirilmesinin ardından şimdi de ikinci ve önemli bölünme hazır vaziyette bekliyor. Ukrayna sorunu ile sarsılan Rusya’yı, Tataristan, Beyaz Rusya, Çeçenistan, İnguşya gibi sorunlar sırada bekliyor. Bu yüzden mi bilinmez Rusya’nın kadim aşkı Balkanları unuttuğu ve üstelik Suriye gibi bir kuma getirdiğini bile görüyoruz.
Kur-an’da bahsedilen kıyamet alametlerini hatırlatan ve bölgeye dikkat çekip bağlantı kuranlar var. Mazallah büyük bir ateşin Fırat bölgesinde büyüyeceği ve bundan içinde olan herkesin çok kötü bir şekilde etkileneceği artık ne bir hikâye ne de senaryo. Rahmetli Erbakan Hoca bölgenin bugün nasıl bir tehlike içine gireceğini yıllar önce söylemiş ama dikkate alınmamıştı.
Bugünlerde sessiz olsa da geçici olarak sönmüş bir yanardağ misali Balkanlar da sırasını bekliyor. Diğer yandan Çin de bölgeye yaklaşmaya ve iştah kabartmaya başladı. Bölgenin merkez üssünde olan Türkiye eğer iyi bir satranç oyunu gibi akıllı hamleler yaparsa çok kazançlı çıkabilir. Ancak Allah korusun tam tersi tepe takla olma durumu da var. En büyük avantajımız 1 Kasımda tehlikeli viraj geçildi ve iç siyasette istikrar göründü. Bundan sonra çok dikkatli olmak, oyuna gelmemek akıllı ve doğru hamlelerle devam etmek zorundayız. Türkiye ya rezil ya da vezir olabilir. Hükümetin iç siyasette güçlenmesi ve tecrübesi büyük avantaj. Hep şuna inandık, Türkiye İslam’ın son kalesidir ve inşallah Allah bu güzel ülkemizi zayi etmeyecektir.