Orta Doğu'da, özellikle Suriye'deki görünür fiili varlığı Rusya'yı, AB nezdinde de "anlaşalım" tezine oturttu.
Libya'daki yeni durumun değerlendirmesinde de varlığını koruma hedefine oturtmakta stratejisini. Çünkü Akdeniz'deki varlığı ve kalıcı durumu, Batı cephesinde “Rusya'yı vazgeçilmez” edeceğini hesaplamakta. Dolayısı ile Libya'daki aktörlerin hepsi ile dirsek temasına devam edeceğini, buradan anlıyoruz.
Suriye'de sadece bir tarafla hareket etmenin açıklarını, Libya'da meydanda olan herkes ile temasla kapatmak isteği de açıktır.
Bu durumda Kıta Avrupasındaki etkisinin artacağı da ortadadır. Fransa'nın Rusya ile ilişki geliştirme çabasının da dolaylı anlamı, Akdeniz'deki Rusya faktörüdür.
Fransa için anlam taşıyan Libya, Suriye, hatta İran denklemi, Rusya faktörü göz ardı edilerek kurulmasını mümkün görmüyor galiba! Rusya üzerine yeni dil geliştirme çabasının, ileride yeni siyasi ortamı da pekiştireceğini, şimdiden görmemiz lazım.
ABD'nin yaptırımlar dalgasında Rusya’nın, yeni girdaplarla karşı karşıya kalacağı açıktır. Böyle bir dönemde Almanya ve Fransa ile "Ukrayna" konulu zirve gerçekleştiren Rusya, bu dalganın da önünü kesme peşinde. Ukrayna gelinen noktada ABD'den ziyade Almanya ile hareket etme isteğinin de ekonomik çıkmazla alakalı olduğu bellidir. Almanya, Rusya gibi bir pazarı kaybetmesinin uzun zamandır sıkıntısını yaşamakta. Lakin diğer yandan Batı Rusya'ya bağımlı doğalgaz hatlarının da, ileride Rusya'nın nasıl bir güce kavuşacağının da hesap kitabını yapmakta. Rusya hedefine İngiltere'yi oturtmasını da yeni strateji hamlesi olarak okumamak lazım. İngiltere'nin Rusya karşıtı tutumunu tolere edecek "Almanya ve Fransa ile yeni denklem kurma çabası" sonuç verir mi acaba? Bu konuyu Rusya epey işleyecek gibi görünüyor!
Diğer taraftan "eski Sovyet Cumhuriyetleri üzerinde siyasi etkisinin artırılması konusunda bayağı ileriye geçti" tespitini de yazmadan geçemeyeceğim.
Orta Doğu'daki konumu, Kıta Avrupası ile anlaşma çabası, Rusya'yı epey Orta Asya ve Kafkasya'da da vazgeçilmez noktaya itekledi. Zaten buralardan hiç çıkmamıştı Rusya! Lakin fark şudur. Rusya'nın şimdiki konumu belirlenmeden önce, ister Orta Asya'da isterse de Kafkasya'da, Rusya dışı aktörlerin sesi daha fazla çıkmakta idi. Geldiğimiz noktaya baktığımızda isteksiz olanlara rağmen, Rusya faktörü ile hareket etme ortamı, net ve yalın gözle gözükmeye başladı!
NATO Rusya'ya yaklaştıkça, Rusya NATO'nun ilgi alanlarına yönelik hamlelerini artırdı ve gözüken daha da artıracaktır.
Rusya Başkanı Putin'in bugünlerde Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir Lenin'in unvanına, eleştiriden daha fazla kızgınlık dolu sitemi, yeni Rusya'nın hedeflerini de bize anlatmakta. Çarlık Rusya'nın tüm değerlerini ortadan kaldıran Lenin'i hiç affedemediğini açıktan ifade eden Putin'in nasıl bir Rusya'ya kavuşmak istediğinin altını çizmekte. Bu durumda hedefin ne olduğunu Orta Doğu, Afrika Kıta ve Doğu Avrupa'ya uzanan yeni stratejinin ne olacağını okumak zorundayız.
İşte tam bu nedenle; tek hatlı, tek renkli siyaset anlayışının Türkiye açısından da sakıncalı olduğu nettir. Libya'da bulunmamız ve orada fiili varlığımız, yeni denizaltı projemiz Doğu Akdeniz'deki varlığımız ve bu gibi tüm hamlelerimiz, bizi yeni dönemin masada esas taraflarından birine dönüştürmekte.
Bunları yaparken Doğu Türkistan konusunda kalıcı ve provokatif alt yapıya mecal vermeden çalışmalar yapılması da hayatidir. Çin, ABD ile savaşır gözükür ama İngiltere Çin'le uzun vadeli durum düşünmekte değil mi? Rusya Çin'le çok iyi gözükmekte, lakin ileride "Çin-İngiltere ilişkilerinin serüveni, Rusya'yı nasıl bir noktaya itecektir" sorusunu da biraz düşünelim. Anglo Sakson ittifaka karşın, nasıl bir ittifak peşinde Rusya? Böyle bir ittifak, gelecekte Türkiye’yi nasıl etkiler? Bu durumda Türkiye nasıl bir gelecek tasarlamakta, kendisine şimdiden konuşmak ve tartışmak lazım. Orta ve uzun vadeli düşünmek zordur ama şarttır...