Geçtiğimiz haftalarda ilginç ve biraz da endişe verici bazı gelişmeler yaşandı. Rus savaş uçakları, bir kaç kez Birleşik Krallık hava sahasına çok yakın uçuşlar gerçekleştirdi, bunlardan bazılarında İngiliz hava sahasının ihlal edildiği iddia edildi. Kraliyet hava kuvvetlerine ait jetler de havalandı ve iki ülke arasında bir tür it dalaşı yaşandı.
Yine iddialara göre Rusya’ya ait savaş uçakları son bir yıl içinde en az 50 kez Avrupa ülkelerinin hava sahasını tehdit eden uçuş yaptı. Bu gelişmelerin ardından 20 Şubat’ta İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon bir açıklama yaptı ve Rusya’nın Baltık ülkelerini askeri olarak tehdit ettiğini ileri sürdü. Rusya’dan yanıt gecikmedi, Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, esas tehdidin NATO tarafından yapıldığını söyledi.
Birleşik Krallık ile Rusya arasında bu gerginlik yaşanırken Estonya bağımsızlık günü kutlamalarını askeri bir şölene çevirdi ve Rusya sınırına 300 metre mesafede bir askeri geçit töreni yaptı. Bu geçit törenine NATO’ya ait 140 kadar askeri araç ve ABD’ye ait zırhlı personel araçları da katıldı. Bu arada Litvanya’da zorunlu askerliğin geri getirilmesi kararı alındı; Letonya ise Rusya’nın Baltık ülkelerini tehdit etmediğini açıkladı.
Akdeniz’de bilek güreşi
Rusya’nın Baltık ülkelerini askeri olarak tehdit ettiği, daha doğrusu taciz ettiği açık. Ancak bu girişimin doğrudan Baltık ülkelerini hedef aldığını ileri sürmek zor; zira bu süreç içinde en sert tepkilerin İngiltere’den geldiğine bakılırsa, Rusya’nın esasen Birleşik Krallık ile gerilim yaşadığı anlaşılıyor.
Birleşik Krallık’ın tarihsel olarak Rusya’nın durdurulması üzerine siyaset kurduğu bilinir. Libya’ya yapılan NATO müdahalesine kadar Soğuk Savaş sonrası dönemde uykuya yatırılmış bu politikanın Suriye krizi ile uyandırıldığı söylenebilir.
Putin’in Mısır’ı ziyaret etmesi, iki devlet arasında gümrük anlaşmalarıyla birlikte savunma işbirliği anlaşmalarının da imzalanması, muhtemelen İngiliz-Rus gerginliğine katkı sağladı. Rusya’nın Mısır ile ilişkilerini geliştirmesi belki Suriye’den elini biraz çekeceği anlamına gelebilir, ancak aynı oranda “Akdeniz” sevdasından katiyen vazgeçmediğine de işaret eder.
Bu işareti güçlendirecek bir diğer gelişme ise yine diğer olaylarla eş zamanlı olarak Kıbrıs’ta yaşandı. Kıbrıs Rum Yönetimi Rusya ile askeri işbirliği anlaşması imzaladı, bu yolla limanlarını Rus askeri gemilerine açma kararı almış oldu.
Tehlikeli saflaşma
Rusya’nın Ukrayna’nın tahrik edilmesine karşı Baltık ülkelerini taciz etmesi, Suriye ve Irak’taki etkinliğini yitirmesine karşı Mısır’a yüklenmesi ve Suriye’deki askeri üslerini yitirme ihtimaline karşı Akdeniz’deki askeri hareket imkanını Kıbrıs’a taşıması söz konusu.
Bu manzara, Rusya’nın Doğu Avrupa ya da Baltık ülkelerini sırf Akdeniz’deki girişimleri nedeniyle sıkıştırdığını ve Akdeniz’de de Birleşik Krallık’ın hareket alanlarını daraltmaya talip olduğunu gösteriyor. Yunanistan’daki yeni yönetimle bağları daha fazla geliştirmek için de muhtemelen Almanya-Yunanistan müzakerelerinin olumsuz seyir göstermesi bekleniyordur.
Söz konusu gelişmelerin pek hayra alamet olmadığı belirtilmeli. ABD ile Birleşik Krallık liderliğinde yeniden safları sıkıştırmak zorunda kalacak Avrupa-ABD koalisyonu bir yanda, Rusya öteki yanda konumlanacak gibi gözüküyor. Bu saflaşmanın önce Suudi Arabistan, ardından İran, sonra da İsrail üzerinde büyük bir baskı yarattığı söylenmeli. Ancak öyle görünüyor ki çok yakın zamanda Türkiye üzerindeki baskıyı da hissetmeye başlayacağız.