Boston Maratonu’na Çeçen kardeşler tarafından gerçekleştirilen terör saldırısı ABD ile Rusya’yı yakınlaştırdı. İki devletin istihbarat birimleri sözde İslamcı teröre karşı geçmişte sık görmediğimiz bir şekilde işbirliğine gitti.
Boston Saldırısı ile artan yakınlaşma ilginç bir şekilde Suriye Krizi’ni de etkiledi: Başkan Obama’nın Suriye’ye askeri müdahale seçeneğine sıcak bakmadığını, bunun yerine diplomatik seçeneklere daha fazla öncelik verdiğini zaten biliyorduk. Boston Saldırısı ise Obama’nın ‘Suriye için Rusya’yı karşına alma’ ilkesini daha bir güçlendirdi.
***
ABD, Suriye’de Rusya’yı ikna etmeden, en azından Rusya’nın yoğun tepkisini çekerek ani ve radikal bir değişikliğe gitmek istemiyor. Oysa ki ABD de biliyor, tüm dünya ülkeleri de görüyor, Suriye’de uluslararası bir müdahaleyi gerektirecek birçok neden var:
İlk neden Suriye’nin sözde devlet başkanı Beşar Esad kendi halkına karşı tank, top, savaş gemisi, füze ve diğer ağır silahlardan sonra şimdi de kimyasal silahlar kullanmaya başladı. Bunu Türkiye, İngiltere ve İsrail’den sonra ABD Dışişleri Bakanı Kerry de teyit etti.
Ölü sayısının 70 bini aştığı Suriye’de Esad’ın meşruiyetini kaybettiği, silah zoruyla ayakta durduğu da bilinen bir gerçek. Esad’ı ayakta tutan Rusya’nın ve İran’ın gönderdiği silahlar ile İranlı, Iraklı ve Lübnanlı Esad yanlısı silahlı militanlar. Esad’ın bundan sonra Suriye’yi yönetme gücü yok, ancak Esad saydığımız ülkelerin desteği sayesinde Suriye’yi yok etme gücüne sahip.
Uluslararası toplum öncelikle Esad’a askeri desteği kesmek zorunda. Bu da sadece konuşarak olmaz. Nitekim Suriye’ye artık silah göndermemesi uyarısında bulunulan Rusya adeta uluslararası toplum ile alay ediyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov silahlandırma iddialarına karşılık “Rusya daha önceki sözleşmelere dayanarak Suriye’ye silah sattı, yeni satış yok” diyor. Yani Lavrov demek istiyor ki Rusya geçmiş kontratları gerekçe göstererek sonsuza dek Suriye’yi silahlandırmaya, başka bir deyişle Suriye’yi yok eden Rus silahlarını bu ülkeye nakletmeye devam edecek.
Rus silah sevkiyatının en kötü tarafı gelişmiş füze sistemlerinin de Esad’ın eline geçmesi. Bunun sonucu, oluşturulmak istenecek bir uçuşa kapalı hava sahası planının hayata geçirilemeyişi veya oldukça maliyetli şekilde uygulanabileceği gerçeğidir.
Rusya ve İran Irak ve Hizbullah’ın da yardımlarıyla Esad’ı tam anlamıyla bir ölüm makinasına çevirirken Avrupa Birliği’nin Suriye’ye toptan bir silah ambargosu var. Yani AB, güya tarafsız bir şekilde tüm taraflara silah gönderilmesini yasaklıyor. Zayıf ve güçlüye aynı kuralı uygularsanız gerçekte güçlüyü desteklemiş olursunuz. Diğer bir tabirle, aslında AB ülkeleri de bir şekilde Esad’ın silahlandırılmasına destek vermiş oluyorlar.
***
Rusya Batı’nın Suriye’deki ilgisizliğini ve yetersiz desteğini devam ettirebilmek için en çok ‘İslamcı terör’ kaygılarını kullanıyor. Suriyeli muhalifler içinde yer alan El Nusra’nın El Kaide bağlantısı bir sır değil. Moskova Yönetimi, eğer Esad düşerse El Nusra benzeri İslamcıların Suriye’yi kısa sürede Afganistan’a çevirebileceğini korkusunu bilinçli olarak pompalıyor.
Sonuçta Suriye’de ölümler her geçen gün artmaya devam ediyor. Obama, son olarak Ruslarla Suriye üzerine uluslararası bir konferans düzenlenmesi konusunda anlaştı. Amerikalılar ortak konferansın sorunun çözümü için harika bir fikir olduğunda ısrarcı. Oysa bana sorarsanız bu konferans Suriye’de ölümlerin daha da artacağının güçlü bir garantisi olacaktır, hepsi o kadar.