Rusya’ya karşı artan ilgi ve yönelim, eski Sovyet coğrafyasında giderek tedirginliğe neden oluyor. Bir yandan Batı’nın diğer yandan Rusya’nın Ukrayna’nın parçalanmasına neden olan siyasi kavgası, kamuoyunda, coğrafyanın tamamında yeni siyaset dizaynının olabileceği düşüncesine yol açtı. Bu algı, coğrafyanın geleceği açısından tehlikeli bir durumdur.
Putin, her şeyin bumerang etkisi taşıdığını söylüyor ve her fırsatta Kosova örneğini dile getirerek, Kırım olaylarının başından itibaren Rusya’nın önceden birleşme fikrinin olmadığı düşüncesini uluslararası kamuoyuna anlatmaya gayret ediyor.
Aslında Putin’in söylediklerinde demir mantık söz konusudur. Gerçi bu demir mantık Batı’nın işine yaramadığı için, bu coğrafyada ne yapmak istediğine giderek karar veremediğini de ortaya çıkarıyor.
Bu kararsızlık, eski Sovyet coğrafyasında dengeleri uzun vadeli olmasa bile bozmak için yeterli görülüyor. Ukrayna olaylarının yarattığı korku sendromu, Kafkasya-Orta Asya gibi bölgelerde farklı seslerin çıkmasına neden oldu.
Ayrıca artık eski Sovyetler Birliği’ne özenme gibi durumlar da söz konusudur. Bu ciddi sosyolojik araştırma isteyen bir durumdur. Neden insanlar bir zamanlar bağımsızlıklarına bu denli teveccüh gösterirken, bugün farklı sesler çıkıyor?
Tüm toplum ihanet veya Rusya yanlısı tutum içerisinde olamaz. Dolayısıyla neden giderek Batının tutumuna karşı yeni bir tutum sergilenmektedir?
Düne kadar umutlarını Batı’nın adaletine bağlayan toplum, neden şimdi kim olursa olsun yeterki şimdiki durum olmasın demeye başladı?
Bu önemli bir travmadır ve bu travmanın nedenleri irdelenmelidir. Varşova Paktı dağıldıktan ve Sovyetler Birliği çöktükten sonra Batı’nın artan reytinginin yeni bağımsızlık hareketleri ve milli hükumetlerin kurulmasına kapı açtığına inanarak yeni tarihin yazılmasında rol üstlenen bu coğrafya, giderek artan sosyal adaletsizliklere tepki gösteriyor.
Önceden itiraz edeceği ve yerli yöneticilerin korktuğu bir Moskova algısı vardı. Şikayetçi olanlar kendi ülkelerinde haksızlık gördüğünde Moskova’ya itiraz ederken, oradan gelen araştırmanın olumlu sonuçlarından memnun kalırdı. Bağımsızlık gibi çok önemli bir hazineye duyulan hayranlık, yerli yönetimlerin izlediği giderek halkla ayrışan politikalar yüzünden yitirilmeye başlandı.
Rusya’nın bu coğrafyada açtığı derin yaralar, toprakların işgali, aydınlara ve farklı siyasi tutum sergileyenlere yönelik uygulanan acımasız yok etme siyaseti, Kafkasya’dan zorla sürülen Çerkezlerin daha sonra Ahıskalıların acı kaderi ve Tatarlara yapılan zulümler unutulmamasına rağmen, yeniden Rusya’ya yönelimin arkasındaki asıl sebep, onlara duyulan sempatiden kaynaklanmamaktadır. Asıl sebep, daha ziyade yereldeki sosyal adaletsizlik ve bağımsızlığın getirdiği zenginliklerden halka pay verilmemesidir. Ülke servetlerinin sadece bu coğrafyadaki yöneticilerin güdümünde olması ve bu durumun müsebbipleri arasında özellikle Batılı finans ve menfaat çevrelerinin gösterilmesi, bağımsızlığın muazzam duygularını gölgelemeye hizmet etti.
Batı’nın demokrasi algısının sadece ekonomik çıkarlar üzerinden oluşturulması, giderek insanlarda Batı demokrasisi anlayışına farklı olumsuz yaklaşımları da beraberinde getiriyor. Örneğin Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’a yaptırım uygulayan yok. Gürcistan paramparça, Ukrayna’nın ne olacağı şimdiden kestirilemiyor... Bunların hepsi demokrasi ve insan hakları anlayışı içerinde gerçekleştirildi. Bunu yaparak haksızken haklı gözükmeye başlayan bir Rusya portresi sunulmaya başlıyor. Batı, Rusya’yı çevresinde onunla kavga gürültü içerisinde olan ülkeler çemberine sokmak isteyebilir. Fakat bunu yaparken elindekileri de birer birer kaybediyor. Bu toplumlarda gerilen siyasi atmosferin bile esas nedenleri Batı’nın çifte standartlarıdır. Her şeyin sadece ekonomik çıkarlar ve jeopolitik menfaatler üzerinden yapılması, insanların kim olursa olsun yeter ki bu durum olmasın algısına hizmet ediyor. Çünkü insan, bağımsızlık kadar sosyal adaleti de çok seviyor. Ve bazen bu, bağımsızlık gibi olağan duygulardan ileri çıkabiliyor. Adaleti bulamayan, çareyi hep farklı yerlerde aramaya başlar. Nitekim coğrafyada oluşan atmosfer böyle. Umutlar tükendikçe bataklıkta çırpınan birinin örneği gibi bir durum sözkonusu oluyor. Bu acı ve yeni dramların yaşanmasına neden olacak durum, maalesef en fazla bu coğrafyanın insanına mağduriyet yaşatacaktır.