Türkiye’de artık sayısını bilemediğimiz kadar “stratejik araştırma enstitüsü” var. Ağustos 2015’ten bu yana sabırla, bu kurumların bünyelerinde barındırdıkları uzmanlarından “terör, terör örgütleri ve terörizmle mücadelenin yeni boyutu” üzerine yeni bir fikir bekliyorum, nafile!..
Oysa, “Vekalet Savaşı” çağında karşılaştığımız açık ve çok can yakan bir gerçek gözümüzün önünde duruyor: Terör örgütleri ordulaştırılıyor!..
Düne kadar “küresel savaşın” marjinal hatlarında yer alan örgütler, bugün, savaşın ana cephesini oluşturuyor.
İsrail’in terör örgütleri listesinde yer alan Hizbullah’ın bildiğimiz anlamda bir terör örgütü olduğunu söylemek mümkün mü, hayır!..
Beş yıldır Baas rejiminin ordusunun yanında savaşan, orta menzilli yüzlerce füzeye, zırhlı birliklere, gelişmiş füze sistemlerine ve savaş için eğitilmiş personele sahip olan bir yapılanmadan söz ediyoruz. İsrail, Hizbullah’ı, bir terör örgütü olarak görebilir ama, askeri açıdan incelendiğinde karşımızda “bölgesel/küresel güçler tarafından desteklenen, yapılandırılan ve tüm savaş ekipmanları tükenmeyecek ölçüde sağlanan” bir ordu bulunmaktadır. Örgüt lideri Nasrallah’ın, “bizim nükleer bombaya ihtiyacımız yok, bizim nükleer bombamız Tel Aviv limanındaki İsrail’e ait dev amonyak tanklarıdır, oraya atacağımız iki füze zaten herşeyi sonlandıracaktır” sözleri hafızalarda... Biliniz ki, bölgesel/küresel güç
lerin stratejisi gerektirirse, bu örgüt nükleer kapasiteli “kirli bombaya” da ulaşacaktır.
DAEŞ örneği önemlidir...
2014 yaz aylarında ABD’nin Irak ordusuna verdiği ekipmanlara sahip olan DAEŞ, tanımlamalarda terör örgütü olarak geçiyor, doğru mu, hayır!.. DAEŞ’in elindeki Amerikan-Rus yapımı savaş araçları ve mühimmatı, aslında bu örgütü, Ortadoğu’nun en modern ve ateş kabiliyeti en yüksek ordularından biri haline getirmiş durumda. Bildiğimiz anlamda bir terör örgütünün 3 yıla yakın bir zamandır, Levant coğrafyasının üçte ikisini elinde tutup, bu kadar uzun soluklu bir savaşı sürdürmesi mümkün müdür?
Net tariflere ihtiyacımız var: Vekalet Savaşı, terör örgütlerinin ordulaşması sürecini yaşıyor ve terörle mücadelenin tanımlaması yeniden yapılmak zorundadır. Burada, “düşük yoğunluklu savaş” gibi, toplumdaki endişe kat sayısını azaltmaya dönük tanımlardan değil, açıkça bir savaştan söz ediyoruz.
PKK-Rusya ilişkisine dikkat!..
Sovyetler Birliği, 10 yıllık kanlı Afganistan işgalinin sonuna, Amerikan yönetiminin direnişçi Mücahid gruplara Sovyet Hava Kuvvetleri’nin alandaki üstünlüğünü yıkan Stinger omuzdan atılan füzeleri vermesiyle geldi. Bir savaş aracı, alandaki tüm dengeleri değiştirdi ve bilinen son yaşandı.
Eğer küresel güçler, PKK gibi örgütlerin “ordulaşması” için yoğun çaba harcıyorsa, ki, bu, Türkiye’nin “YPG aslında PKK’dır” uyarılarını dinlemeyen bütün devletlerin yaptığı bir iştir, o zaman bizim terörle mücadele rotamız açısından ciddi bir alarmdır demektir!..
Sovyetler Birliği, omuzdan atılan ve alçak irtifa uçuşları gerçekleştiren düşman savaş uçaklarını kıran IGLA (Rusça iğne demek) sistemlerini 1970’lerin başında geliştirmeye başladı. Bugün Rusya’nın ürettiği son dönem IGLA’lar, 1992-1995 Yugoslavya Savaşı’nda Sırp kuvvetleri tarafından denendi ve NATO kuvvetlerine karşı önemli başarılar elde etti... Son olarak Ukrayna’daki ayrılıkçı Rus milis teşkilatlarına verdi, çok sayıda SU-25 savaş uçağının yanında Ukrayna ordusuna ait 24 helikopterden 15’inin düşürülmesine neden oldu.
Omuzdan atılan füze sorunu...
Suriye’de ordulaştırılan YPG, Şubat’ta Moskova’da temsilcilik açtı. Zaten konu Selahattin Demirtaş’ın Aralık 2015 sonundaki Lavrov görüşmesinde bitmişti. PKK iki yönlü besleniyor: ABD YPG’ye silah aktarıyor, Rusya PKK’ya ya doğrudan ya da, “kayıt dışı silah ticaretinin geleneksel merkezi” Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’dan veriyor...
Bu silahların arasında IGLA var mı? Eğer PKK “ordulaştırılan” bir yapılanmaysa, IGLA sahibi olması sürpriz olmamalı... Rusya’nın bunu yapması, Türkiye’yi çok kanlı bir “çatışma sarmalına” sokar...
Yüzbinlerce insanı öldüren bir diktatörün varil bombalarını durdurabilecek bu silahın gerçek ihtiyaç sahiplerine değil, PKK’ya verilmesi, yaşadığımız dönemin sembolü olacaktır.
Çocukların katledilmesine seyirci kalanlar, katledenlerin müttefiki olanlar ve PKK’nın IGLA’sı...
Kirli ve uzun bir savaş bu toprakları bekliyor... Üzgünüm...