Son günler özellikle Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine Ermenistan’ın saldırıları sonrası ısrarla bu konuda “istikrarsızlık Rusya’nın işine yaramaz. Ermenistan, Rusya için de sorundur” analizleri ile kamuoyunu “Rusya’nın son olaylardan haberi bile yok” moduna sokma çabası söz konusudur.
Bu yazıyı yazarken bende ısrarla şunu bir tarafa not etmek istiyorum. Türkiye-Rusya ilişkileri önemlidir ve bu ilişkilere halel gelmemesinden yanayım. Hatta bu alternatif ilişki ağını savunanlardanım.
Lakin sır değil, Ermenistan Başbakanı Rusya’nın adamı olmasa bile, devlet ve toplum olarak Rusya’nın etkisi, Batı etkisi kadar yoğun ve bazen daha da görkemlidir. Putin’in son röportajlarını dikkatle takip edin. Agresif tarzı ile eski Sovyetler Birliği konseptini geriye getirmenin hayalinde olduğu açıktır. Bunu açık dille ifade ediyor. Hem de sert ve baskıcı bir dille! Bakın lütfen konuşmalarına, beden diline ve kullandığı her kelimeye.
Azerbaycan’da yeniden askeri üs kurmak isteği, bugüne has istek değil. Uzun zamandır kulisler, Rusya’nın fırsat kolladığını dillendirmekte.
Ermenistan’da ise halen güçlü ve kalıcı Rusya askeri varlığı söz konusudur.
Tovuz bölgesi uluslararası tüm projelerin geçit mıntıkasıdır. Ermenistan uzun zamandan beri Güney Kafkasya’daki projelere dahil olmak arzusundadır. Bunun için şart bellidir. Türkiye’nin tutumu sayesinde Ermenistan’a şu izah edildi: İşgal edilen topraklar azat edilmeden, bu uluslararası projelere katılmak söz konusu değil. Mümkündür ki Paşinyan, bu provokatif adım ile yeni durum oluşturmak ve bu projelerin geleceğini sorunlu gösterme çabası ile sistemin içine müdahil olmak istesin. Çünkü “sokaktan tesadüf siyasetçi” kılıfı ile yönetime geldi. Ama Ermenistan ordusunun içindeki tüm kademelere iyi bakılırsa, komutanın kim olduğu açıktır. Hatta şu bile olabilir. Ermenistan ordusundaki Rusya frekansı, Paşinyan’ı bu kritik duruma itekleyerek iktidardan gitmesini çabuklaştırma peşinde bile olabilir. Hepsi tahmin elbette! Lakin burada tahmine hiç bir kapı bırakmayan tek konu var, o da Ermenistan Batı’nın ve Rusya’nın işareti olmadan tek başına şimdiki durumda hareket edemez. “Paşinyan provokatör” evet. Hatta kendince, Batılı profille Saakaşvili rolüne talip olmak isteyebilir.
Peki Rusya neden sert tepki vermedi? Neden dilinin ucuyla itidal çağrısı ile kaldı? Oysa bundan önceki Karabağ’da 2016 yılı Nisan ayında yine de Ermeni silahlı güçleri tarafından çıkan savaş ortamında Rusya olağanüstü sinirli ve sert idi. Neden peki? Çünkü Nisan muharebesi Karabağ’da gerçekleşti. Yani Azerbaycan’ın sınırları içinde. Ve Azerbaycan bu saldırı sonucunda karşı tarafa ciddi cevaplar verdi. Hatta bir kaç mıntıka Ermeni işgalinden temizlendi. Bu durum devam etseydi “Karabağ’ı işgalden kurtarma operasyonu” gerçekleşebilirdi. Toplumdan olağanüstü destek geldi, Azerbaycan liderine ve ordusuna. Uluslararası hukuka göre, Azerbaycan içeride istenilen operasyonu yapabilirdi. Yapmaya kalkınca Rusya çok ama çok sinirlendi ve yüksek sesle müdahale etti. Peki neden, o gün ki sinirli ses bugün çıkmadı? Çünkü Ermenistan topraklarından Azerbaycan topraklarına saldırı söz konusu idi. Yani olay Karabağ’da olmuş olsaydı, durum Azerbaycan’ın hareket alanını açabilirdi. Şimdiki durum ise ayar niteliği taşımakta idi. Ve bu durumda kimse kimsenin toprağına müdahale edemeyeceğine göre, “çatışmanın dozunun artması kime daha fazla gerekli olurdu acaba” sorusu akla gelmekte. ABD ve Avrupa’nın Ermenistan üzerinde, diaspora eliyle etkisi hiç kuşkusuz vardır. Paşinyan üzerinde ise daha da etkilidir! Doğru, lakin Rusya, Batı’nın dizayn ettiği her oyundan, önceden haber alabilecek bir devlet. Diyelim, bu son olayların kurgusu Paşinyan’a ait. Hatta diyelim ki, bu kurguda Batı’dan icazet bile almış Paşinyan. Peki, Rusya’nın bölgesinde oluşan olaylardan önceden haberdar olmaması mümkün mü? Karabağ’da çıkan 2016’daki savaş ortamında sinir krizine giren Rusya, neden bu defa sakin ve sadece itidal çağrısı ile kalakaldı. Sorularımızı soralım, nasılsa hiç bir sır sonsuza kadar kapalı kalmaz!