Rusya ile Türkiye’nin ilişkilerine bugünün perspektifinden bakarsak ve stratejileri sadece bugüne göre dizayn edersek, yeni hayal kırıklıklarını ileride yaşama ihtimaline hizmet etmiş oluruz. Hiç kuşkusuz Rusya ile ilişkileri iyi tutmak da, dış politikasındaki çeşitlilik nedeniyle önemlidir ve elbette ki Rusya’nın kendi coğrafyası olarak gördüğü, kocaman bir Türkiye hinterlandı söz konusudur.
Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi, diyalog kapılarının açık tutulması, işimize yarayan durumdur. Lakin diğer taraftan; tarihi süreci; Rusya’nın iç ve dış dinamiklerini unutmamakta yarar vardır.
Rusya; Orta Asya, Kafkasya hattını hep “kendi arka bahçesi” olarak dizayn etti. Şu anda Yukarı Karabağ’da yeniden hareketlilik nedeni bile, Rusya’nın yeni kurgu peşinde olduğunun kanıtıdır.
Türkiye’nin; Orta Doğu’daki sorunlarla uğraştığı bir dönemde, Rusya’nın ise Kafkasya’da bir şeylerin peşinde olduğu aşikârdır.
Bir kaç yazımda bundan ısrarla bahsetmemin nedeni, konuyu mahalli bazda okumamamızı tetiklemektir.
Rusya; ABD ile zıtlaşa zıtlaşa, Ukrayna’yı fiilen ikiye bölen devlettir. Kırım’ı herkesin gözünün içine baka baka kendi topraklarına katabildi. Kırım sürecinin başından itibaren ısrarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti örneği getirmesinin arkasında yatan niyetini, şimdi daha net okumak mümkündür. Rusya; Türkiye’nin Kırım Tatarları konusundaki hassasiyetini iyi bilmektedir! Yani bu konuda hep işgal yanlısı olmayacağını biliyordu. Lakin “Kıbrıs” örneği ile Türkiye’nin tezlerini hafifletmek konusunda kararlıydı veya “Kosova”konusunda, bağımsızlık ilanına hep karşı çıktı. Hatta hatırlıyorum bu olay, “bumerang gibi, yapanlara geri dönecek” diye ısrarla dile getiriyordu.
Şimdi Rusya; Türkiye’nin akraba bağı olan bölgelerde, Orta Asya’da, Kafkasya’da, yeni politikalara yelken açtı. Ülkelerin yönetimlerini belirlemekte bayağı aktif rol üstlendi ve herkes “bu coğrafyada iktidar olma iznini, daha ziyade Rusya’dan almalıdır” kanaatine sahip! Bazı ülkeler dengeli yürümekte lakin artık denge politikalarının giderek dar yola girdiği, önümüzdeki süreçte tercihlerin net isteneceği bir döneme girildiği net gözükmektedir.
Rusya - Türkiye ilişkileri giderek daha da anlam taşımaya başladıysa da, diğer yandan “Türkiye’nin akraba coğrafyadaki bağlarını derinleştirme niyeti olup, olmadığı” soruları gündeme sık sık gelmeye başladı. Bunun nedenini anlamaktayız! Suriye’deki dünya savaşının detayları çözülmekteyken, başka yerlere zaman ve sıranın gelmeyeceği aşikârdır. İşte bu durumu en aktif kullanan devletin ismi; Rusya!
O nedenle Rusya ile ilişkileri, ileride yeni sıkıntılar çıkarsa nasıl absorbe edeceğimizi, düşünerek götürmek şart olmuştur.
Rusya’nın; Türkiye içerisinde bu kadar ilgi odakları ve ortakları varken, “Türkiye’nin, Rusya içerisinde hangi dengeleri vardır” sorusu, haliyle ortaya çıkmaktadır.
Bir zamanlar “İngiltere Kraliçesine ayar olsun” diye, Hindistan’daki Müslümanlara yardıma koşan Sultan Abdülhamit’in, sorunu çözme yöntemi, miadı dolmuş perspektif olarak görülmemelidir!
Rusya’nın “Sputnik” isimli sitesinin, tek başına kurguladığı haber politikasının, Kremlin strateji planlamasına nasıl hizmet ettiğini yalın gözle görmemiz mümkündür. Kimlerin çalıştırıldığına ve kimlerden yorumlar istendiğine bakarsak, ne söylemek istediğim gayet net anlaşılacaktır.
Evet, Rusya - Türkiye ilişkileri hele hele bu dönemde anlamlıdır ve kalıcı derin ilişkilere geçilmesi coğrafyanın tamamı için ehemmiyet taşımaktadır.
Lakin bu, “Rusya’nın siyasi oyun kurma profesyonelliğini unutmamız” anlamına gelmemeli. Evet, şimdilik Rusya - Türkiye ile çok iyi geçinmek istemektedir. Menfaatler çatıştığı ana kadar da bunu böyle götüreceği bellidir. Lakin bir gün Kafkasya, Orta Asya konusunda, Rusya sivri yöntemlere başvurur ise o zaman “oyunu bozacak kurgular enstrümanlar var mı” sorusu, bence hayatidir.
Nedenini sorarsanız; Türkiye’nin başının Orta Doğu’da ciddi sorunlara karıştığı bir dönemde, Rusya’nın hafiften eski Sovyet Cumhuriyetlerinde, (dikkat edin, büyük kısmı şimdi bağımsız Türk Devletleri olan bölgelerde) yeni planlama peşinde olduğuna dair emarelerin olduğu, doğrusu ürkütmektedir!
Türkiye’siz herhangi bir kurgunun gerçekleşme durumu söz konusu değil elbette. Lakin burada dikkat çekmek istediğim şey çıkarlar çatıştığında, Rusya ile hangi dili konuşacağımızı bugün kullandığımız dile dikkat ederek belirlememiz mümkün. Dostlukta da, düşmanlıkta da, sınırların limiti şarttır. Her ikisi için de, uçlar gereksizdir...