ABD’nin; İkinci Dünya Savaşı'ndaki pozisyonuna baktığımızda, direk kendisinin değil, başkalarının devreye girmesini sağlamakta mahir olduğu kanaatine varmamız mümkündür.
Aynı şey, İngiltere için de geçerlidir.
ABD’nin nihai hedefinin Çin olduğunu göz önünde bulundurursak, Rusya ile savaşmak isteyeceğini düşünmemiz mümkün değildir.
Lakin Çin için ne kadar anlaşılır, onu ileride göreceğiz.
Son aylarda kafama takılan bir durum var. Üst üste gözü çekik “Orta Asyalı terörist” tanımı veya ortaya böyle bir profilin çıkışı, neye işaret eder?
Orta Doğu’ya girmeden önceki ortama benzer bir durum mu söz konusu?
Orta Asya’da bir hareketlenme olduğunu, bir kaç defa yazmışımdır. İstanbul, Saint Petersburg ve İsveç’teki terör saldırılarında, Özbek asıllı birinin terörist olarak gösterilmesi veya böyle bir profilin devreye girmesine, tesadüf olarak bakmamız mümkün değildir.
Ayrıca Putin’in; İsrail’e yönelik beyanda bulunması, Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacaklarına yönelik beyanının zamanlaması da bu dönemde manidardır.
Rusya’nın; İsrail veya Yahudi lobisi üzerinden, ABD ile ortak nokta arayışı olarak görenler de bir hayli fazladır.
Putin; Trump’tan büyük beklentiler içerisindeydi. Giderek açılacak makası bir kaç konu ile yakınlaştırma peşinde olduğu aşikârdır.
Batı Kudüs meselesiyle, İsrail’in ortaklarını özellikle Trump yönetimine bir dal uzatmaktadır. Lakin diğer taraftan da, Doğu Kudüs’ün Filistin’e verilmesi konusunda beyanlarda bulunması, dengeyi koruma amacı olarak görülmeli. Putin; Orta Doğu’daki varlığını, siyaseten giderek pekiştirmek niyetinde! Çünkü buradaki pekişen yeri, Rusya için diğer çok önemli durumlarının altını oluşturacaktır.
Rusya bir taraftan ABD aleyhinde kendi kamuoyunda zemini oluşturmakta! Gerçi Rusya’da Amerikan karşıtı tutumun tarihi ayağı eskiye dayanmaktadır. Esasında haksız da sayılmazlar. Kendilerince; kurdukları son devletlerinin çöküşünü kurgulayan bir devlet olarak görmekteler, ABD’yi! Belki bundandır ki, Amerikancı olan her türlü siyasi yapılanmaya, toplumun bakış açısı bayağı milliyetçidir.
ABD’nin hedefinin Çin olması, dolayısı ile Rusya’nın bu kocaman coğrafyanın önünü kesecek önemli ülke olduğu gerçeği, uzun süre ABD ile Rusya arasında soğuk savaşı, sıcağa dönüştürmeyecek!
Diğer taraftan, Rusya’nın savaşma alt yapısı olağanüstü güçlüdür. Yani kimse Putin’e, “başımıza neden savaş çıkardın” eleştirisi yapmayacak. Çünkü savaş; Rusya’nın her dönemde daha da güçlenmesine kapı açan önemli bir silahtır. ABD ise; Rusya ile böyle açıktan savaşmak niyetinde değil, zaten ambargolarla zayıflatmayı hedeflediğini anlıyoruz.
Rusya; İran ve Çin gibi ortaklarla yeni denge merkezi oluşturmakta ısrarlı! ABD; Rusya’yı köşeye sıkıştırarak, bu merkezi bozmaya yönelik hamle yaptığı da ortada. Ayrıca Orta Asya’da yeni durumların peşinde olduğunu da anlamakta, Rusya! Orta Asyalı terörist icadı, ABD’nin yeni hamlesinin sinyalini mi vermekte? Rusya; bu nedenle mi uzun zamandır Orta Asya’da derin çalışmalar yapmakta?
Rusya’nın; Suriye’de PYD ile ilgili tutumunu, acaba “Netanyahu ile birlikte pek fazla görüşmelerine mi borçluyuz” sorusunu da vermeden geçemeyeceğim! Rusya; ABD’yi belli konularda kendine muhatap yapmanın peşinde! Bunlardan birisi YPG/PYD konusundaki değişen tutumudur. Burada İsrail’le yeniden kurulan ilişkiler dikkat çekicidir. ABD’yi; Suriye’de dengede tutmak için, hem de o günlerde Batı Kudüs meselesini dile getirmesi, bu büyük sahnede önemli işarettir. Suriye’de Kürt devleti kurmak isteyen, sadece ABD değil. İsrail’in de bunu ne kadar istediğini ve ne için istediğini anlıyoruz. Peki, Rusya bu durumdan hangi çıkarını alarak faydalanmak istemektedir? Esed, PYD, İsrail ve Kürt kozları, elindeki en önemli kozlardır. Rusya bu kozlarla; “ABD’yi dengede tutmanın, kendine yönelik operasyonları engellemenin, hatta durdurmanın peşindedir” gibi bir durumu söz konusudur.