Normal olan barış hayatıdır. Savaş istisnadır, zarurettir.
Türkiye’nin Zeytin Dalı harekâtı da bir zaruretten kaynaklanmıştır.
Bir terör örgütü güney sınırımıza yerleşmiş, buradan 2014’ten bu yana ülkemize yönelik 700 civarında terörist saldırıda bulunmuştur.
Milli güvenliğimizi doğudan tehdit eden bu terörist yapıya ve eylemlerine dur demek bir zarurettir.
Hem uluslararası hukuk açısından hem de NATO sözleşmesi 51. maddesine göre bu harekat gerekli ve meşru bir harekattır.
***
Hükümeti eleştirmek lazım.
Bu harekatı başlattığı için değil geç başlattığı için eleştirmek lazım.
2011'den sonra Suriye merkezi hükümeti, ülkenin birçok bölgesinde hakimiyetini kaybettiğinde, silahlı gruplar bazı bölgeleri işgale başladılar.
PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG de Suriye’nin kuzeyini işgale başladı.
Afrin de PYD’nin işgal ettiği bölgelerden biriydi.
Müdahale aslında taa o zaman yapılmalıydı.
***
Her neyse, bu bölgelerden kaçan Suriyeliler evlerine dönmediler çünkü terör örgütleri güven telkin etmedi.
Fakat Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla işgalden kurtarılan bölgelere yüz binden fazla Suriyeli evlerine döndü!
Zeytin Dalı operasyonu da tıpkı Fırat Kalkanı gibi bölgeyi teröristlerden temizlemeye yönelik meşru bir harekattır.
Bu harekatlar kimi devletlerin yaptığı gibi bir başka terör örgütüyle dayanışma içinde yapılmıyor.
Aksine uluslararası camiada meşruiyeti tescil edilmiş olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte yapılıyor.
***
Türkiye Suriye politikasını terör örgütleri üzerinden değil, uluslararası alanda meşruiyeti kabul edilmiş olan muhalefetin ve Suriye halkının taleplerini esas alarak yapıyor.
Bölgede rekabet eden güçler kendi senaryolarını gerçekleştirme bağlamında Suriye halkının ne düşündüğünü maalesef hiç hesaba katmıyorlar.
Oysa Suriye halkı ve uluslararası meşruiyeti bulunan muhalefet Rusya’yı da, Amerika’yı da İran’ı da Suriye’de işgalci olarak görüyor!
***
Suriye halkı ve uluslararası meşruiyeti bulunan muhalefet Türkiye’yi merhametli bir komşu ve problemin çözülmesinde samimi bir dost olarak görüyor.
Türkiye’nin yaptığı askeri harekâtları da kurtarıcı olarak niteliyorlar.
Durum böyleyken, NATO’nun ‘orantılı ve ölçülü güç kullan’ tavsiyesi, Amerika’nın ‘bir an önce bitir, DAİŞ’e odaklan’ ukalalığı, Almanya’nın tank sevdası ve benzeri itirazların ne hukuk açısından, ne insanlık açısından ne de diplomasi açısından zerre kadar ağırlığı hissedilmiyor.
Onlar bu tavırlarıyla meşru harekatın değil terör örgütlerinin yanında olduklarını ilan etmiş oluyorlar.
***
Vekillere mektup gönderen 170 aydın, harekata karşı çıkan oda ve sivil toplum örgütleri de mazlum Suriye halkının yanında değil karşısında yer almaktan utanmıyorlar.
Türkiye ise devletiyle milletiyle bir bütün olarak Suriye halkının yanında yer almak gibi şerefli bir tavır takınıyor.
Zeytin Dalı bu şerefli duruşun Afrin aşaması oldu.
İnşallah Münbiç aşaması da gelecek, Fırat’ın doğusu da terör örgütlerinden temizlenecek.
Temizlenmek zorunda.
Bu harekat o 170 kişinin ve karşı çıkan sivil toplum örgütlerinin emniyeti için de gerekli.
Aslında bu harekat batının emniyetini de sağlıyor.
Ama gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalbleri varanlamıyor!