ABD’nin özel yetkili savcısı Robert Mueller, 13 Rus vatandaşı ile 3 Rus şirketinin ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiasında, FBI da bu iddiaları güçlendirecek deliller sunuyor. Savcı Rusya’nın manipülasyon yapmasını bir tür müdahale olarak gördüğü için mi yoksa müdahale sonucunda Trump’ın kazanmasına bozulduğu için mi ısrarcı oluyor, orası henüz açık değil. Ancak bu konu artık uluslararası toplantılarda bile gündeme geliyor.
Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD Ulusal Güvenlik Başdanışmanı McMaster, Rusya’nın Amerikan siyasi sistemine nifak tohumları ektiğini dile getirdi, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise kanıt sorarak bu iddiaların zırvalık olduğunu söyledi.
İki devlet arasındaki bu atışma, büyük bir gerginliğin ifadesi olarak karşılanmadı, ancak devletlerin seçimlere müdahale etme olasılıklarının geldiği noktayı göstermesi bakımından, önemli olarak kaydedildi.
İç işlerine müdahale
Bir güvenlik konferansında seçimlere müdahale konusunun gündeme gelmiş olması, aslında devletlerin güvenlik endişelerinin ne derece geniş bir kapsama taşındığını gösteriyor. Ancak sorun, bunun yeni bir durum gibi dile getiriliyor olmasında.
Rusya’nın ABD seçimlerine müdahil olma olasılığından ABD’nin bu kadar rahatsız olmasının nedenlerinden birisi, söz konusu uygulamayı ABD’nin de bizzat başka ülkelerde defalarca yapmış olmasından kaynaklanıyor. Diğer bir ifadeyle, her iki ülke de bu konuda oldukça deneyimliler; ancak anlaşılan o ki bugüne kadar girişimlerini birbirleri üzerinde etkili biçimde kullanamamışlar.
Münih Güvenlik Konferansı’nda bu konu dile gelebiliyor ise bu Rusya’nın ilk kez ABD’de başarı kazandığını ifade eder; ABD’nin kızgınlık nedenlerinden birisinin de bu olduğu söylenebilir.
Konferans’ta söz konusu Rusya galibiyetini anlamayanlar olduysa diye, Lavrov bir açıklama daha yapıyor ve Rusya’nın küresel düzeyde artan nüfuzunun yanlış algılandığını söylüyor. Böylece Lavrov “Evet biz başka ülkelerdeki seçimleri bile etkileme kapasitesine sahip bir güç haline geldik” demiş oluyor. Tıpkı ABD gibi...
Dış işlerine müdahale
Lavrov, artan gücün işbirliği için kullanılacağını ifade ederek de, ABD’yi karşılarına alma niyetlerinin olmadığı ekliyor ve belki de bunun teminatının destekledikleri Trump olduğunu ima ediyor.
Rusya’nın işbirliğinden kastettiği konuların başında NATO geliyor; ki bu Doğu Avrupa ve Baltık bölgesinden kendisine yönelik çevreleme faaliyetinin sonlandırılmasını istemek demek. Benzer biçimde Rusya’nın Avrupa ile özellikle de Almanya ile ilişkilerinin arasına ABD’nin girmemesini talep etmek demek.
ABD’nin bu dolaylı taleplere verdiği yanıt ise işbirliğinin Suriye’deki teste tabi olduğu yönünde... Münih Güvenlik Konferansı’ndaki görüşmelerde McMaster, dikkatlerin öncelikle Esad’a yöneltilmesini, rejimin kimyasal silah kullanmaya devam ettiğine dair ellerinde kanıt olduğunu, dolayısıyla Rusya’nın inandırıcı olmak istiyor ise önce buna engel olması gerektiğini vurguluyor.
Bu sözler, iki ülke arasındaki zımni uzlaşının giderek denetimli gerginlik aşamasına geçeceğine dair bazı ipuçları gibi. ABD, Rusya’ya “Esad’ın ipini ger” derken “İran’ın Suriye’deki etkisini sil” demek istiyor; Rusya da “işbirliği istiyoruz” derken “Bizi Avrupa ve Uzakdoğu’da çevreleme” demiş oluyor. Kabul etmek gerekir ki, bu bilek güreşinin şimdilik sadece Suriye’de test ediliyor olmasına sevinmek gerekiyor. Zira Suriye’de bir anlaşmaya varamazlar ise o zaman yeni pazarlık alanlarına yöneleceklerine hiç şüphe yok.