RTÜK ile YSK denen kurumların 24 TV ve A Haber’e kestiği hunhar cezalar gerçekten büyük skandal. Türk medya ortamı o kadar ikiyüzlü ve alçak bir ortam ki, RTÜK’ün 24 TV ve Ahaber’e yönelik acımasız sansür uygulamalarına basın özgürlüğü adına Aydın Doğan’ın medyasından bir tane itiraz yok. Bu iki kanala “yayın durdurma” ve “uyarı” cezası kararı verilirken komik bahaneler uyduruluyor. YSK’nın tamamen özel sermaye ile yönetilen TV kanallarına dayattığı cezalar, zaten özü itibariyle yoruma dayalı olan tartışma programlarına kadar uzandı. TRT Kanunu’nda yer alan kurallarla kanalları tek tip bir yapının içerisine hapsetmeye çalışan YSK, A Haber’in dört ayrı programı için MHP ve HDP’ye yönelik olumlu nitelikte yayın yapılması, CHP’nin eleştirilmesi, genel olarak da AK Parti’ye ağırlıklı olarak yer verilmesi gerekçesiyle birer ve ikişer defa yayın durdurma cezaları verdi. Tartışma programlarına konuk olarak sadece bir partiye mensup kişilerin yer alması da uyarı ve bir kez yayın durdurma cezalarının gerekçesi oldu.
Aslında RTÜK meselesini esaslı biçimde ele almak gerekiyor. RTÜK son yıllarda bir FETÖ karargâhı gibi çalıştı. Devletin güvenlik ve istihbarat kurumlarındaki raporlara göre de RTÜK’teki FETÖ yapılanmasının merkezini RTÜK’ün İzin ve Tahsisler Daire Başkanlığı oluşturuyor. Paralel yapıya destek verdiği devletin istihbarat raporlarına giren Muhsin Kılıç halen RTÜK’te en önemli makam olan izin ve tahsisler dairesi başkanlığı koltuğunda oturuyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararıyla FETÖ kanallarından olan bir kanala (Samanyolu grubu televizyonları) uydu lisans ücreti ödemedikleri halde lisans veren ve 3 yıl lisans ücretini ödemeden yayın yapmasına sebep olan kişi bizzat Muhsin Kılıç. Suç olan bu fiili hayata geçirdiklerinden ötürü hem Muhsin Kılıç’a hem de Hikmet İnce adlı şahsa disiplin soruşturması yapılıp uyarı cezası verildi. Fakat bu durum uyarı ile geçiştirilecek bir durum değil.
RTÜK eski başkanı olan ve 2015’e kadar FETÖ destekçiliği yapmış Fatih Karaca tarafından RTÜK’e yerleştirilmiş Muhsin Kılıç ve Hikmet İnce FETÖ soruşturmalarından sonra da FETÖ kanallarını korumaya ve kollamaya devam ettiler. Her ne gerekçe ile olursa olsun FETÖ mensuplarını ve müesseselerini korumak ve kollamak suçtur. Buna devlet içi yazışmalarda tağşiş işleri deniyor. Yani FETÖ mensuplarını korumaya ve kollamaya çalışmak eyleminin istihbarat literatüründeki adı bu. İster dostluk ve gönül bağı ister örgütten maddi menfaat karşılığı yapılsın FETÖ’ye yardım suçtur. AK Parti çevresinin en üst düzey siyasetçilerinden ve işadamlarından bile olsanız bu yapılan suçtur ve ayrıca Cumhurbaşkanımıza da ihanettir. Sadece medya bağlamında değil her alanda FETÖ çete üyelerini korumaya çalışmak suçtur. Kim olursa olsun hiç kimse istihbarat, güvenlik ve hukuk makamlarınca soruşturulan insanlara ve şirketlere yardım ve yataklık edemez. Dolayısıyla RTÜK’te de 24 TV ve A Haber’e cezalar yağdırılırken yasadışı FETÖ kanallarına yardım ve yataklık suçtur.
RTÜK’de Kanaltürk bağlamında yapılanlar da ayrıca skandaldır. Bölgesel 5 yerde yayın hakkı olan “Kanaltürk” logolu, Yaşam Televizyon Yayın Hizmetleri A.Ş unvanlı kuruluşa dair mahkemelerin verdiği kararı bile tanımadı RTÜK’teki FETÖ yapılanması. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 30/10/2013 tarihli ve 2010/1316 esas, 2013/3337 karar sayılı kararı ile “Kanaltürk” logosu ile yayın yapan kuruluşun bölgesel yayın hakkı olduğuna ve kendisine ulusal yayın hakkı verilemeyeceğine hükmetti. RTÜK’teki eski İzin ve Tahsisler Daire Başkanı olan ve şu an Başkan Müşaviri pozisyonunda olan Yılmaz Kesmeci ve mevcut İzin ve Tahsisler Daire Başkanı Muhsin Kılıç bu konuda yasaları çiğneyerek bir süreç başlattı. FETÖ destekçisi bu ikili hukuk müşavirliğinden yayınların devamı için RTÜK’e öneri verdirdi ve Üst Kurul mahkeme kararı olmasına karşın Kanaltürk’ün karasal yayınlarını devam ettirdi. Bu yasadışı işler karşılığı Akın İpek adlı gıyabi tutuklu firari şahsın RTÜK elemanlarına Harun Ekinci aracılığıyla rüşvet verdiği iddiası da şu an soruşturuluyor. Yani kısacası bu pilav daha çok su kaldırır...