Sizin dünyayı nasıl okuduğunuz kadar, dünyanın size nasıl okuduğunu ya da öngördüğünü de hesaba katarak yol almak zorundasınız. Bu ne kınanacak, ne de övünülecek bir durumdur. Özellikle siyasi akıl, attığı her kritik adımda bu dengeleri hesaba katar, kendi oyun planını ortaya koyar ve gücü yettiğince yola devam eder.
Türkiye, yaklaşık 11 yıldır çok ciddi bir dönüşüm sürecini, üstelik beklendiğinden çok daha sancılı ve ağır sorunlarla boğuşarak yaşıyor. Size içinize kapandığınız dönemlerde dayatılan sorunların esaretinden kurtulmak, ayrıca yeni sorunları öngörmek; hepsinden önemlisi geleceğe bakan bir yol haritası belirlemek hiç kolay değil.
Yola çıkanlar, bu sıkıntıların ne kadar farkındalardı? Başlarına gelecekleri bilseler bu adımları atarlar mıydı sorusunun cevabı, herhalde ancak hatıralarda yer bulacaktır. Ama bir gerçeğin altını çizelim: Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, muazzam bir yükseliş yaşıyor. Tarih sahnesinde yeniden rol alan/arayan bir ülke olarak bu yeni durum pek çok dengeyi alt üst ederken, pek çoğunun yeniden kurulmasının da önünü açıyor.
Herkesin ortalığı güllük gülistanlık saydığı dönemlerde, bugünün krizlerini haber verdiğimi söylersem, muhtemelen bu fazlasıyla ukalalık sayılacaktır. Olsun, bunu dert etmiyorum. Ama dilerseniz bunca sözün üzerine geleceğe dair bazı ipuçlarına bakalım.
Bugünlerin harareti, tartışmaları ve ne yazık ki çatışmaları üzerinden geleceği okumak çok zor görünüyor ilk bakışta. Gerçekten öyle mi? Her şey çok mu bulanık? Ne olacağını tahmin bile etmek imkansız mı? Yoksa bilmesi gerekenlerin pek çok konuda bilgi sahibi olduğu ve dahası geleceği doğru okuduğu bir dönemde miyiz?
Her değişim ve dönüşüm, birbirini tamamlayan iki önemli süreçtir. Bunları yaşarken en önemli başlıklardan biri, bu süreçleri yöneten siyasi aklın ve onu temsil eden aktörün yola ne kadar devam edebileceğidir.
Çok ama çok yatırım yapılmış, operasyonlar tezgahlanmış, üstüne üstlük bir de yoluna mayınlar döşenmiş bir konudan bahsediyoruz. Erdoğan’ı tasfiye edip AK Parti’yi yeniden şekillendirme projesini sanıyorum ilk dile getirenlerden biri olarak, bu konudaki yeni durumu da sağlıklı öngörebilme imkanı bulabilirim.
Başbakan Erdoğan, hala ve hala, tartışmasız Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın en güçlü lideri. Bunu söylerken, içeride koparılan bunca kıyameti, ortaya çıkan sorunları ve operasyonları görmüyor değilim. Onların hepsini fazlasıyla ve sanki her şey bundan ibaretmiş gibi tartışıyor herkes.
Asla ve asla ortalığın çok karanlık olduğunu, her şeyin alt üst olacağını öngörenlerden değilim. Evet pek çok denge değişecek, sarsılmaz dediğimiz yapılar ya tasfiye olacak ya da sınırlarına çekilecek. Ama tüm bunların ortasında bir yol bulacak Türkiye kendisine ve sağ salim bir geleceğe doğru ilerleyecek.
Bu zorlu dönemin en önemli aktörünün Tayyip Erdoğan olduğunu, iktidarından muhalefetine, şu sıralarda sanki alternatif arıyormuş gibi görünen uluslararası merkezlere kadar herkes pekala biliyor.
Bu bir kavga mı, evet. Çatışma, hatta savaş mı, kesinlikle evet. Ama olup biteni bir parça büyük resimde izleyen herkes, bu tür süreçlerin kendi içinde hangi müzakereleri barındırdığını da pekala bilir.
Yola devam edecek Türkiye. Erdoğan, bu fırtınada herkesin istese de istemese de kendisini emanet ettiği kaptan. Ona savaş açanlar bunu doğru hesaplayamadı ve manzara ortada.