Ekrem İmamoğlu'nun, İstanbul'da düzenlenecek olan 2027 Avrupa Olimpiyat Oyunları'nın imza töreni için yaptığı Roma seyahati, başına dert açtı.
CHP; seçimin hemen ertesinde enişte, baldız, yeğen, gelin akraba atamalarının ardından ikinci ağır yarayı aldı.
Roma gezisi niye İmamoğlu'nu ve CHP'yi kötü etti?
Roma'ya götürülen 37 gazetecinin bütün masrafları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinden karşılandı.
Roma gezisinde kamu kaynaklarının kullanılması, muhalif gazeteciler arasında da tartışmaya sebep oldu.
İsmail Saymaz ile Deniz Zeyrek, Sözcü TV canlı yayınında birbirlerine girdiler.
Deniz Zeyrek; "Ben bu tür seyahatleri tasvip etmem. Keşke kurumlar, kendi imkânları ile katılabilse böyle gezilere..." deyince İsmail Saymaz büyük tepki verdi:
"Abi, tasvip etmeyecek ne var? Biz seninle beraber gitmedik mi geziye ya? İdeal olan şudur diyebilirsin ama sanki kötü yola düşülmüş gibi anlatmanın ne manası var?"
Roma ziyareti hakkında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de bir açıklama yaptı.
"Gazeteci, çıkar ve nüfuz sağlayacak habercilikten kaçınmalıdır. Mesleğini gölgeleyecek, itibarını sarsacak türden oluşumlar içerisinde yer almamalıdır" dendi.
İmamoğlu'nun yaptığını anlamak kolay. Cumhurbaşkanlığı adaylığı yolunda taşları döşüyor. Götürülen gazeteciler, İmamoğlu'nun adaylığında bir görev elemanı olarak düşünülüyor.
Heyetteki anlı şanlı bazı gazetecileri anlamak ise mümkün değil. Hak, hukuk, adalet, kamu malına sahip çıkma, dürüstlük dendi mi bir mangal külü savuranlar, böyle beleş gezinin kendilerine neye mal olacağını bilememişler midir? Kendilerini harcatacak böylesine bir tercihi, neden yaptılar acaba?
Bu Roma ziyaretinde, insanların aklı ile alay edilmesi de başka bir mesele.
Kamu kaynağının hoyratça savrulmasını savunanlar; biraz pişmanlık duyacaklarına, yaptıklarının normal olduğunu anlatmaya kalkmıyorlar mı, işte buna pes denir...
Düştükleri durumun farkında değilmiş gibi davranmaları da işin cabası...
Beleş gezinin müdavimi etiketinden sonra İmamoğlu hakkında yazacaklarını artık kim ciddiye alır? Kim onları önemser?
İmamoğlu'nu övdükleri her defasında insanlar, "acaba para mı aldılar", "yine mi menfaatlendiler" diye düşünmez mi?
Gazetecilerin masraflarının belediye bütçesinden ödenmesi İmamoğlu ve Özgür Özel'e de soruldu.
Zırva tevil götürmez diye güzel bir söz var.
Ne diyeceklerdi?
İmamoğlu; "Bunun yadırganacak bir tarafı yok. Bir eksiğimiz varsa bakarız, varsa bir daha yapmayız" derken, CHP Genel başkanı Özgür Özel, "İstanbul ve Türkiye için bir lobicilik faaliyeti olduğu için bu masrafların karşılanması bugünkü şartlarda anlaşılıyor..." dedi.
Roma gezisi tartışmasında akılda kalan ise CHP Grup Başkan Vekili Murat Emir'in TBMM'de söylediği yalanlar oldu.
Birinci yalan. Uçak kiralanması yapılmadı, ekonomi biletiyle uçtular.
Doğrusu: THY yönetiminden yapılan açıklamada,
"Sayın Başkan ve heyetinin Roma seyahati, tarifeli bir uçuşumuzla gerçekleşmemiş olup, Türk Hava Yolları'na gelen talep üzerine Boeing-737 uçağımız kiralama yöntemiyle tahsis edilmiştir. Tarifeli bir uçuşumuzun özel bir heyete tahsis edilmesi gibi bir durum söz konusu değildir" dendi.
İkinci yalan. Gazetecilerin yeme içme, konaklama masrafların belediye bütçesinden karşılanmadı.
Doğrusu: Ekrem İmamoğlu açıkladı: "Tüm masraflar, belediye bütçesinden ödendi. Bunda yadırganacak bir şey yok."
Üçüncü yalan. Bir kez yemek yediler, onu da Olimpiyat Komitesi ödedi.
Doğrusu: Gezi boyunca iki kez sabah kahvaltısı, iki kez öğle yemeği, 1 akşam yemeği yenildi. Olimpiyat Komitesi, resmi yemektekilerin parasını ödedi.
Dikkati çeken bir hususun altını çizelim. Sadece bu olayda değil pek çok olayda, CHP tarafından böylesine rahat yalan söylenmesinin sebebi ne olabilir?
Hemen yalanlanacağı belli laflar etme rahatlığının, bilimsel olarak açıklaması nedir?