Yukarıdaki fotoğraf 1983 Erzurum-Kars depreminde çekilmiş. Beş çocuğunu yitiren bir anne, çocuklarının çamurlu cesetlerinin başında feryat ederken görülüyor. Fotoğraf, muhabir Mustafa Bozdemir’e World Press Photo ödülü kazandırmış.
Aynı fotoğraf, geçen hafta Hakkari’de Rojava’ya destek için yapılan bir gösteride taşınmış. Taşınmasını isteyenler, belli ki Kürtler’in Rojava’da katliamlara uğratıldığını göstermeye, yani olmamış bir katliamı bir deprem felaketi sırasında yaşanan ölümlerin fotoğrafını kullanarak, olmuş gibi göstermeye çalışıyorlar
Peki böyle bir şeye neden ihtiyaç duyuluyor?
Sebep, dünyanın dikkatlerini bu bölgeye çekmek olabilir mi?
Ama Ortadoğu’da yaşayan halklar, mesela Filistinliler, Kürtler, yüzyıl boyunca birçok kez katliamlara uğratıldı, Suriye’de iki yılda, yüz bin insan öldü ama dünya bu katliamlar karşısında hep sustu.
***
Uluslararası toplumun, Filistin’den tutun da, Kürdistan’a Mısır’a varıncaya kadar, Doğu’daki katliamlara karşı sessiz kaldığını Kürt siyasetini yönetenler elbette çok iyi biliyor.
O halde bayram öncesi gündemi işgal eden ‘Rojava’da Kürtler katliama uğruyor’ şeklindeki propagandanın sebebi nedir?
Bu propagandaya başvuranların hiç değilse Kürtler arasında bir dayanışma, ulusal bir sorumluluk yaratmak gibi bir amaçları olduğu düşünülebilir.
Kürdün dikkatini, Kürdün yaşadığı acıya çekmek, gerçekleşmesi umulan katliamlar üzerinden yeni bir siyasi kullanım alanı yaratmak ve bu alanı PYD öncülüğünde tabi, bütün Kürtler’in desteğine, dayanışmasına açmak.
Mümkünse sınırları aşıp Rojava’ya gidecek olan Kürt savaşçılardan, uluslararası kimliği olan bir ordu kurmak.
‘Rojava’da Katliam var’ iddiaları, başta Erbil hükümeti olmak üzere ciddi bir etki yaratmış görülüyor. Mesut Barzani, katliam iddialarının araştırılmasını talep etti ama, bir yandan da, kendisini Rojava’ya giden yardımların ulaşmasını engelleyip sınırı kapatmakla suçlayan PYD’ye sert çıktı ve sınır açık, gelin gidin kimi koruyacaksanız koruyun bakalım demek zorunda kaldı.
Rojava’da PYD ve El-Nusra arasında yoğun çatışmaların yaşandığı biliniyor. Her iki taraftan insan kayıpları da oluyor. Ama bu sonuç olarak halklar arasında değil, şimdilik silahlı güçler arasında süren bir savaş.
Kuşkusuz, her savaşın halkları karşı karşıya getirme ve karşılıklı katliamlar yaşatma riski vardır.
Hele bu savaş Suriye gibi bir yerde yaşanıyorsa..
Katliamlarla ayakta durmaya çalışan bir rejim var Suriye’de. Ama yeni iktidar alanları oluşturmaya ve belli bir coğrafyada hakimiyet kurmaya çalışan PYD ve El-Nusra gibi örgütlere karşı da halkın tedirginlik yaşadığı, Arap ve Kürt aşiretlerin kendilerini korumak amaçlı silahlandıkları biliniyor. İç içe yaşayan Araplar ve Kürtler arasında her an beklenmedik olaylar baş gösterebilir.
***
PYD ve El Nursa arasındaki savaş, Kürtlerle Arapların beraber ve aynı şehirlerde yaşayamayacaklarını göstermenin gerekli olduğu bir safhaya taşınmışsa-ki öyle görülüyor- o zaman bu safhanın bundan sonraki aşamasında Kürtler’e ve Araplar’a karşı, kimin tarafından yapıldığı bile belli olmayacak katliamların meydana gelmesi hiç şaşırtıcı olmayacak.
PYD geçen sene büyük bir Arap aşireti olan Mıhallemilerin liderini öldürmekle suçlandı.
Bu yıl da PYD’nin liderlerinden İsa Huso uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.
Rojava, Irak Kürdistanına benzemez. Kürtler o bölgenin büyük nüfusunu oluşturuyorlar.
Ne Erbil ne Süleymaniye’de kayda değer bir Arap nüfus yok.
Ama Suriye’de durum çok farklı. Halklar yer yer eşit sayılabilecek oranlarda iç içe yaşıyorlar.
Bu iç içe yaşanan yerlerde homojen bir nüfus yaratmak gayreti eğer şimdi birbiriyle savaşan PYD ve El-Nusra’nın uzun vadede yegane hedefi haline gelmişse, Suriye’de asıl felaket o zaman başlar.
Esad’ın amacı da bu değil miydi zaten, Kürtlerle Arapları karşı karşıya getirmek.
Suriye’nin bu aşamaya taşınması için de maalesef karşılıklı olarak yaşanacak bir-iki katliam yeterli olur.. İnşallah yanılırım ve bu yazıyı doğrulayacak hiçbir şeyle karşılaşmayız..