Paris yakınlarında geçtiğimiz Çarşamba günü 99 yaşında bir çınar, Roger Garaudy, sessiz sedasız hayatını kaybetti.
30 yıl önce Müslümanlığı seçen Garaudy’nin yakılmayı vasiyet ettiği iddiası ise, kendisini ve seçtiği yolu tanıyanlar tarafından pek inandırıcı bulunmadı.
Fransız Komünist Partisi’nin önde gelen isimlerinden Garaudy,
1982 yılında İsviçre’de Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olur.
Yazdığı kitaplarda, konuşmalarında mazlumdan yana tavır alan Garaudy, elbette İsrail- Filistin davasında ezilenden yana tutum alır.
Ve eleştiri oklarının hedefi haline gelir.
Dünya düşün tarihinin belli başlı isimleriyle dosttur Garaudy.
Kendisine yönelik algı operasyonunu engelleyemez bu dostlar...
Yahudi soykırımını inkar ettiği suçlamasıyla “negationist” yani inkarcı olmakla suçlanır.
Le Figaro gazetesinin konuyla ilgili başlığı tabloyu özetlemektedir aslında.
“Fransa’da persona non grata (istenmeyen adam), Ortadoğu’da kahraman”...
Ölüm haberini 48 saat görmedi Fransız basını. Ardından aile, Garaudy’nin yakılmayı vasiyet ettiğini öne sürdü.
Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Necdet Subaşı, Roger Garaudy’yi geçtiğimiz yıllarda evinde ziyaret etmiş isimlerden.
Fransa İslam Konseyi’ndeki Türk yetkili Ahmet Oğraş da vefat haberini alınca aileyi ziyaret eden isim.
İki isim de bu vasiyeti inandırıcı bulmuyor.
Garaudy’nin ölümünün ardından telefonla konuştuğum Subaşı, bir Müslümanın ölümünden sonrası- na ilişkin bu tür bir vasiyette bulunmasının mümkün olmadığını hatırlatıyor.
Ahmet Oğraş, pazartesi yapılacak cenaze töreni öncesi Garaudy’nin kızıyla görüşüyor.
“Besmele çektim ve ziyarete gittim,” diyor. Aileyi cenaze namazı kıldırmaya ikna ediyor. Bir Türk imam Garaudy’nin cenaze namazını kılacak. Ama yakılma konusunda aile, “vasiyette” ısrarlı.
Bu arada Yahudiler de tören yapılacağı yerde protesto gösterilerine hazırlanıyor Oğraş’ın anlattığına göre.
Roger Garaudy örneği, uluslararası algı operasyonlarına bariz bir örnektir. Bir de tabi, Batı modeli düşünce özgürlüğü algısına...
Onlar gibi düşünmeyince cenazenize bile rahat yok...
KPK ve kan şekeri
İlk kez böyle bir sahneye tanık oluyordum. Daha doğrusu siyasi ve diplomatik bir mekanda ilk kez. Yoksa ben de yıllardır şeker hastası olduğum için hastanelerde böyle sahneler çoktur. Çarşamba günü Strasburg’da yapılan Türkiye-AB KPK toplantısının sonunda AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Fule kıpkırmızı oldu ve koltuğundan kalkamadı.
AB tarafından yetkililer, bu durumu “hiperdepresif” olarak nitelerken, Türk heyetinin aklına hiperglisemi yani kan şekeri yükselmesi geldi.
Havayı, toplantıda net mesajlar vermekten geri durmayan AB Bakanı Egemen Bağış yumuşattı ve Fule, Bağış’tan bu gerilim için özür diledi.
Teşhis ne olursa olsun, Türkiye-AB ilişkileri vize, Kıbrıs ve müzakereler nedeniyle “hiper” günlerden geçiyor.
Bu tansiyonu düşürecek adım ise, beklenmedik bir cepheden, Paris’ten gelebilir. Hani Fransa’nın bloke ettiği beş başlık vardı ya... Hani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa’nın yeni lideri François Hollande ile önümüzdeki günlerde bir araya gelebilir... Hani... İzlemeye devam...