Yaşadıkça daha neler neler göreceğiz kim bilir? Asbaşkan Acun Ilıcalı'nın basın toplantısı ve ardından katıldığı televizyon programı sonrasında gördüklerimle, duyduklarımla, okuduklarımla şaşkına dönmüş vaziyetteyim. Telefonla arayıp haber kaynağımı öğrenmek isteyen yönetici mi istersin, yazdığım gerçeklerin ayrıntılarını bana aktaran, yönetici arkadaşı hakkında gıybet eden, güç savaşında taraf olmuş yönetici mi istersin? Tam tekmil hepsi mevcut. Hepsinin derdi aynı. "Hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin" durumu. Hepsi birbirinin arkasından sallıyor, kötülüyor, karalıyor, sırlarını döküyor, kuyusunu kazıyor. "Eee kardeşim niye böyle bir ortamda bulunmaya devam ediyorsun?" dendiğinde ise mırın kırın. Konuştuğum tüm kulüp yöneticilerinin durumu aynı.
Takım fark etmiyor.
Ne bilgiler geliyor, inanamazsınız.
Bir de bu yöneticilerin ölümüne destekçileri var. Bunların motivasyonları birbirinden çok farklı. Kimi menfaati, (bilet, deplasman seyahat, forma, vs.) kimi özel işleri uğruna (iş, aş, kredi, vs.); kimi geçmişle kavgası sebebiyle, kimi paranoyaya bağladığından, kimi de pozisyon kapma gayreti ile başkan ve çevresindeki yöneticileri destekliyorlar. Onların varlık nedeni hayali bir düşman yaratıp, onunla savaşıyormuş gibi görünmek. Savaşmak değil.
Savaşıyormuş gibi görünmek. "Bunlara inanan, bunların yarattığı korku iklimini satın alan başkan ve yönetici var mı?" soracaksınız belki.
Olmaz mı?
Hem de nasıl.
Öyle ki yeri zamanı geliyor, reytingleri ürettikleri dedikodular ile yükselen bu avane takımının yöneticiler arasında alıcısı artıyor. Zaman zaman da bu yancı ekip yer kapma mücadelesi veriyor. İşte o vakit Pandora'nın kutusu açılıveriyor. Neler ortaya dökülüveriyor, neler...
Bugün hayali düşman A kişisi, yarın başka birisine dönüşüyor. Hayali düşmanın varlığı ile beslenen gruplar ancak bu sanal karakterle ayakta kalabiliyor. Yaratılan düşman yok olursa onlar da yok olacak. Bu iklimin sürdürülebilmesi için sağlam bir dedikodu ağınız olmalı. Bu ağ sayesinde dedikodu kanalına girdiğinizde sizden makbulü yok artık. Camianız bölünmüş, birlik ve beraberlik bozulmuş, kimin umurunda? Kulübünüz batmış kime ne! Bu kişiler için önemli olan kendi statülerinin korunması, gerisi hikaye. Böyle yüzlerce kişi tanıyorum. Tek tek isimlerini sayarım.
Saygı duyduğum, sevdiğim bir dostum aradı.
Bana diyor ki, "Yazdıklarının büyük kısmına katılıyorum, benim duygularım ve düşüncelerim de seninkilerle aynı ama artık Aziz Yıldırım güzellemesi yapma." Konuşmamız ilerleyince Aziz Yıldırım'ın muhalefet ettiğine dair somut bir veri bulamıyor ve diyor ki, "Aziz Yıldırım olmasa bile onun çevresi muhalefeti sürdürüyor." Bu fikrinin aynısı Ali Koç'un yakın çevresi hatta yöneticiler tarafından da dillendiriliyor.
Tam bir paranoya hali.
Ali Koç da bu söylenenlere inanıyor.
Aziz Yıldırım'ın hangi yakın çevresi muhalefeti sürdürüyor? Kimmiş Aziz Yıldırım'ın bugün muhalefeti sürdüren yakın çevresi?
Bir tek isim sayın.
Sayamazsınız.
Çünkü yok.
PUSULAYI ŞAŞMAYIN!
Eskiden gruplar vardı.
Liderleri bu grupta belirledikleri çizgide sürekli bir şekilde kulüp içi muhalefet yaptırırdı. Şimdi böyle gruplar yok. Aziz Yıldırım'ın çevresinde, kendisi tarafından yol verilmeden muhalefet edebilecek bir tek kişi yok. Bırakın artık bu tip paranoyak söylemleri. Ne Aziz Yıldırım ne de çevresinden birinin yaptığı gizli veya açık bir muhalefet yok. Aziz Bey, adının sürekli geçmesinden dolayı üzgün "Benim ismim üzerinden gündem belirlemesinler, takımı nasıl şampiyon yaparız ile uğraşsınlar" diyor.
İnsanların memnuniyetsizliklerini ifade etmeleri, takım yenildiğinde üzülmeleri, tepki koymaları son derece doğal değil mi? Neden illa bu tip durumları muhalif harekete bağlıyorsunuz? Galatasaray'a bir bakın, adamlar iki sezon üst üste şampiyonluk kazanan başkan ve teknik direktörlerini en sertinden eleştiriyor. Camia sportif başarıya rağmen istifa diyor, erken seçim istiyor. Fenerbahçe, 6 sezonda 0 kupa almış, camiada en ufak bir ses çıkmıyor. Çıkan münferit cılız sesler de Aziz Yıldırım ya da yakın çevresinin muhalefeti olarak yaftalanıyor.
Hakikaten ya gözünüz kör ya da algılama yeteneğiniz yok. Arkadaşlar genel kurul, itinayla dizayn edilmiş tribünler sokağı yansıtmıyor. Sizin duyduğunuz sesler gerçeğe nazaran son derece cılız.
Sokaktaki taraftar inanılmaz tepkili. 6 sezonda 0 kupa kazanan bir yönetime sadece yancılar "gitme sana muhtacız" der. Sokaktaki taraftar "istifa" der elbette. Ne demesini bekliyorsunuz? Diyeni de niye hemen belli taraflara mensup olmakla yaftalıyorsunuz?
Sayın Ali Koç, çevrendeki bu insanlar en çok sana ve Fenerbahçe'ye zarar veriyor. Bu insanları ciddiye alma. Varsa bir duyumun, Aziz Yıldırım sana sadece bir telefon uzakta.
Ara konuş. Davet et, yüzüne söyle olan biteni.
Birlik ve beraberliğinizi bozanlara bu imkanı verme. Dedikoduları dinleme. Kulaklarını tıka. Senin iktidarda kalma, iktidarını sürdürme ihtirasın da, hevesin de yok. Fenerbahçe sevgin buna asla izin vermez. Ama çevrendekileri iktidar şehveti esir etmiş. Onlar iktidarda kalmadan yaşayamaz, var olamazlar. Aman ha Başkan, Aziz Yıldırım ile kardeşlik hukukunuzu muhafaza et. Bu camianın bir 6 yıl daha kaybetmeye tahammülü yok. Çevrenden dedikoduları dinleyerek uzaklaştırdığın, hayatından çıkardığın, gerçek dostlarını bir ara. Onlar sana gerçekleri anlatacaklar. Onlara itibar et. Dedikodu iklimini yaratanları dinleme. Aynı şekilde devam ederseniz Aziz başkan sahaya iner, kimseye de acımaz. Yine kaybeden Fenerbahçe olur.
SKANDAL İDDİALAR
Değerli dostlar bu kadar bilgelik taslamak bana yeter, artar. Biraz da haber diyelim. Forma reklam sponsorluğu skandalı, futbolcular ile yapılan ikinci sözleşmeler, mali fair play kurallarının hileli işlemler ile ihlali, yorumcu Serhat Akın'ın saldırıya uğraması, illegal bahis gibi taze ve her biri adli soruşturma konusu olaylarla gündem son derece yoğun. Kulağıma bir büyük kulübümüzün, forma tedarikçisi ile olan ilişkisindeki çarpıklıklarla ilgili haberler geliyor. Başkana yakın bazı kişilerin forma tedarikçisinden haksız menfaat sağladığı ve bunun karşılığında tedarikçinin söz konusu kulüpten inanılmaz avantajlar elde ettiği yönünde söylentiler dolaşıyor. Yani Ceza Kanunu bakımından bir nevi rüşvet ve yolsuzluk söz konusu. Bana gelen bilgileri henüz doğrulatamadığımdan kulübün ismini veremiyorum. Ama spor camiasında konuşulan bu dedikodunun kısa sürede kulüp başkanlarının da kulağına gideceğini düşünüyorum. Bekleyelim görelim.