Donk golünü attığında, 31. dakikaydı. G.Saray o ana kadar atak, tempolu ve topa sahip olma oranında büyük bir fark yapmış durumdaydı. Ama pozisyona giren hep F.Bahçe’ydi. Dört önemli pozisyon buldular.
Sarı-kırmızılılar, gol öncesindeki yarım saatlik sürede; kaleci Harun’un zorlukla çıkardığı tek topla umutlandı. Ama onda da son vuran G.Saray’lı değil, gene bir F.Bahçeli’ydi.
Anlayacağınız; sarı kırmızılılar abluka altına aldıkları, ama bir türlü hayati pozisyon bulamadığı bir maç çıkarıyordu. Her gelişlerinde, iyi mevki kuran F.Bahçe savunmasını aşamıyorlardı. Vallahi, eğer biri gol atacaksa; buna F.Bahçe daha yakın diye düşünüyorduk. Donk bu kanaate muhalefet şerhi koydu.
***
G.Saray 1-0 öne geçtikten sonra, ataklarını organize etmede çok daha başarılı oldu. Etkin, tehdit edici ve sindirici bir baskısı vardı. Bu tavrını ikinci yarıda da sürdürüp, bir gol daha attı. Yalnız skor açısından değil, her açıdan fark oluşmuştu.
Fakat beklenmedik anda gelen Valbuena’nın penaltı golü, bir çok şeyi değiştirdi. Bir kere gerilim çok arttı. G.Saray şaşkındı, F.Bahçe ise tetiklenmişti. Ne olduğunu anlamayan sarı-kırmızılılar, kendisine gelemeden ikinci golü de yedi.
Oyun teknik bütünlük ve sisteme sadakatten çıktı, karşılıklı ama kontrolsüz güç gösterisine dönüştü. Karmaşa ile karışık heyecan vardı. Binbirsurat bir maç oldu.
Ama oyunun bitiminde, Belhanda ve Soldado’nun neden olduğu olaylar çok çirkindi. Kavgaya herkes karıştı. İki takıma ve Hasan Şaş’a ağır cezalar gerekiyor. Ama bizim federasyon, işi yumuşatmak için elinden eleni yapacak. Verdiği cezaları da sonradan indirecek. Rezalet!