Resveratrol üzüm meyvelerinin kabuğunda bulunan bir polifenolik madde. Yürütülen araştırmalar resveratrolün özellikle iltihap giderici ve oksidatif hasarı giderici etkilerine dikkati çekiyor. Bu bağlamda kanser riskinin azaltılmasında etkili olabileceği öngörülüyor. Günümüzde resveratrol “Çin madımağı” adı verilen bir bitkinin köklerinden elde ediliyor. Resveratrolün çeşitli etkileri üzerine son on 10 yılda 1400 kadar bilimsel yayın yapılmış. Yeni bir meta analiz çalışmasında resveratrol üzerinde yürütülen klinik çalışmalar değerlendirilmiş.
İnsanlar üzerinde yürütülen bir faz-2 ilaç araştırmasında 119 Alzheimer hastasına önce 13 hafta günde 500 miligram, takip eden her 13 haftada miktara 500 miligram ilave edilerek 52 hafta sonunda günde 2 defa 1000 miligram verilmiş. Sonuçlar değerlendirildiğinde beyin sıvısında hastalığın gelişiminde rol oynayan faktörlerin miktarında (beta-amiloit proteini, matriks proteinaz 9) belirgin azalma sağlandığı ve sinir iltihabını düzenlediği, bağışıklık sistemini desteklediği gözlemlenmiş. Bir başka çalışmada 24 hastaya (ataksi) 3 ay süreyle günde 5 gram verilmesi ile değerlendirilen oksidatif stres, sinir sistemi, işitme kapasitesi ve konuşma ölçümleri gibi ölçütlerde olumlu etkili sağladığı bildiriliyor. Her iki çalışmada da uygulanan yüksek miktarlara rağmen herhangi bir olumsuz etki gözlemlenmemiş. 22 sağlıklı gönüllü üzerinde yürütülen bir çalışmada tek sefer 250 veya 500 miligram trans resveratrol verilmesi ile beyin damarlarında kan dolaşımını artırdığı tespit edilmiş. Bu bulgu resvertrolün beyin işlevleri üzerindeki olumlu etkilerinin kan akımını artırarak beyin hücrelerinin daha iyi beslenmesini sağladığını gösteriyor.
Şeker hastalarında (tip-2) Resveratrolün etkilerinin değerlendirildiği 3 ayrı klinik çalışmada farklı miktar ve süreler ile uygulandığında insülin hassasiyeti ve ilgili parametrelerde (açlık şekeri, açlık lipit, C-reaktif protein) belirgin bir etkinlik gözlenememiştir.
Kansere karşı koruyucu
Sağlıklı 40 gönüllüde 29 gün süreyle farklı miktarlarda (500 miligram, 1.0, 2.5 veya 5 gram) uygulandığında 2.5 gram günlük dozda kansere karşı koruyucu etkisi olabileceği sonucuna varılmış. [insülin-benzeri büyüme faktörüne bağlanan protein-3 (IGFBP-3), insülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) seviyeleri azalmış]. Resveratrol ile ilgili benim dikkatimi çeken husus, resveratrolün kanser kemoterapisi ve radyoterapisi öncesinde 1 ay süreyle uygulanması ile kanser hastalarında organ hasarlarına karşı koruma sağlanabileceği bulgularıdır.
Obezite üzerinde etkisi
11 obez bireyde 30 gün süreyle günde 150 miligram resveratrol verilmesi ile karaciğerde lipit birikimi, iltihap mediyatörlerinin azaltılabildiği görülmüş. 38 aşırı kilolu ve obez üzerinde yürütülen bir başka klinik çalışmada ise 3 ay süre ile resveratrol (80 miligram) ile epigallokateşin gallat (282 miligram)[yeşil çayın kuvvetli antioksidan etkili maddesi] birlikte verilmiş. Süre sonunda iskelet kası oksidatif kapasitesinde artış, açlık ve yemek sonrası yağ oksidasyonunu önleyici ve kan lipit değerlerinde artışı önleyebildiği gözlemlenmiş. Sonuç olarak resveratrolün insan sağlığı üzerindeki koruyucu ve tedavi edici etkileri üzerinde yüzlerce araştırma bulunmasına karşılık klinik olarak etkinliği konusunda daha fazla sayıda kanıta gerek duyuluyor.