Ressamlarla buluşmasında medeniyeti kuran iki temel kavramdan bahsetti Kültür ve Turizm Bakanımız Prof. Numan Kurtulmuş... Tahayyül ve Tasavvur... Hayal dünyası ile tasvir dünyası arasındaki ilişki; varoluşumuzun, hayat hikayemizin, kabir taşlarından hatıra defterlerine kadar dünyadan gelip geçmişliğimizin macerasıdır. Önce hayal kurarız sonrasında onun için çalışırız. Bu çalışma tüm hayatımız boyunca devam eder, tasvir edip dururuz yaşamayı, bunun ismi kültürdür. Son Meleği görene kadar hayat üzerindeki tüm kıpırtılarımız aynı tahayyül/tasavvur tezgahında dokunur aslında. Suret hem sınırdır, bir harf gibi, bir kelime, bir isim gibi ayırt eder, tanımayı kolaylaştırır, hem de kalabalıklaştıkça, anlam ve zevk dediğimiz şeyi kurdukça, kendi kurallarını dayatmaya başlar. Uzun tekrarlar, tarz dediğimiz tasvir yöntemlerini doğurur. Osmanlı Camii dediğimiz şey sadece mimari değildir mesela, aynı zamanda bir hayat biçimidir. Resim, şarkı, masal, ağıt, yakarış, ölüm, doğum, düğün, savaş, barış... Kültürü kuran harçlar olarak bunların hülasası bizi biz eden eylemlerdir...
Mithat Şen, Peyami Gürel, Ahmet Güneştekin, Hülya Yazıcı, Günseli Kato gibi değerli isimler resim sanatının geleceği hakkında konuştular, ressamların sorunları sadece ekonomik destek veya sosyal güvenlik yoksunluklarından ibaret değildi, devletin sanat politikasına dair önemli sorular soruldu. Özellikle yurt dışındaki ilişkiler (ilişkisizlikler) dile getirildi. Hülya Yazıcı'nın ipek böceğinin kristal kozasıyla kavramsallaştırdığı sanatçıya has derin yalnızlığı, tekilliği, misafirimiz olan ressamları dinlerken derinden hissettim. Hüzünlüydüler. Gülümserken bile.
***
Doğuda ve İslam toplumlarında surete hep mesafeyle yaklaşıldı. Prof. Tosun Bayraktaroğlu gibi sufi sanatçılar, resim ve heykel bahsine, daha genel bir çatıdan "tahayyül/tasvir" bahislerinden ve var'lık sorunsalından yola çıkarak göz attılar. Var'lığı Hz. Ali'nin tefrik, cem ve tevhid tanımları üzerinden anlayış, Tosun Baba'yı, "her şey Allah'ın Zat'ından zuhura gelmiştir, hiçbir şey yoktan yaratılmamıştır" cümlesine sürükler. Kendisi de bir ressam ve heykeltıraş olmasına rağmen, suretlerin put olarak Allah'a şirk koşulmaması meselesinde her Müslüman gibi titiz, boynu kıldan incedir ve itaatkardır Bayraktaroğlu da. "Yasak olan şeyin surelerin put niyetiyle yapılması veya yaratma işinde Allah'la rekabet etmek istercesine suret yapmak olduğu"nu ifade eder. İhlas suresini zikreder ve "hiçbir şey O'nun dengi veya benzeri değildir" der...
Ezraki'den atıfla söylediği hadis çok anlamlıdır; ''... Resulullah (s) Kabe'ye girdiği zaman Şeybe bin Osman'a, "elimin altında duran hariç her şeyi yok et" diye emretmiştir. Yeri, kapıya yakın olan merkezi sütunun üstü olup da elinin altında duran şey, kucağında çocuk İsa'yı tutan Hz. Meryem'in resmiydi..."
İslam sanatçıları, soyutlama tarzına yönelmişlerdir. Temsili resmi değil, kavramsal çizimi tercih etmişlerdir. Resulullah'ın (s) elindeki değnekle toprağın üzerine çizdiği aktarılan şekiller, bizdeki resim girişiminin, tasavvurun ilk tarzıdır desek yanlış olmaz... Nitekim bunu hat sanatı ve tezhip, ebru gibi süsleme tezyinat sanatları takip edecektir...
''Sanat, maddi vasıtalarla görünür kılınan manevi geometridir...
***
Sakarya Büyükşehir Belediyesi'nin OFİS Sanat Galerisi'nde sanatçı Ahmet Nejat'ın resim ve heykel sergisini ziyaret ettim. "Hiç" temalı sergide Arap harflerinin kaligrafik imkanlarıyla oluşturulmuş soyut kütleler heyecan vericiydi. New York Modern Sanatlar Müzesi'nde İranlı sanatçıların öncülük ettiği kaligrafiye dayalı bu tür heykel çalışmaları, geçtiğimiz yazdan bu yana Amerikan sanat çevrelerinde soyut heykel tartışmasını başlatmıştı. "Üç boyutlu hat" da diyebiliriz bu girişime...
Sakarya Büyükşehir, Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezinde bir benzerini görmediğim müze/koleksiyon teşhir salonu açılmış. Gülbün Mesara'nın eskiz kağıtları, Hasan Çelebi'nin meşkleri, pergelleri, Cahide Keskiner'in fırçaları, paletleri gibi pek çok sanatçının hem sanat eserlerini hem de alet edavatını ziyaret edebiliyorsunuz. Tahayyül ve Tasavvur...