Ben Recep Tayyip Erdoğan’a herkesten önce “Reis” diyenlerden biriyim. Danışmanı olarak çalıştığımız RP İstanbul İl Başkanlığı döneminde kendisine böyle hitap ettiğimi herkes bilir.
80 öncesine dayanan bir ortak mücadele geçmişimiz var. Birlikte korsan mitingte yakalanmış, gözaltı yaşamışız. Aynı dava geleneğinden geliyoruz.
Doğru: Kısa dönem bir ayrılığımız olmuştur. O dönemde kendisini bir kez kamuoyu karşısında eleştirmişliğim vardır. Sevgiden kaynaklı sitem içeren eleştirimdeki üslup sonradan beni de rahatsız etmiştir. Lakin kendisini eleştirdiğim o dönemde bile Reis asla bana gönül koymamıştır.
Reis’i her yerde hep savundum. Bugün de savunmaya devam ediyorum. Yaşadığım sürece de bu sevgim ve sadakatim devam edecektir.
Reis söz konusu olduğunda prensibim şudur: Reis’in söylediklerini veya yapıp ettiklerini kamuoyu karşısında asla eleştiri konusu yapmam. Varsa bir fikrim ve önerim kendisine iletirim. Reis’im bir konuda karar verdikten sonra bana o kararın arkasında durmak düşer. Milletvekili olmadan önce de, milletvekilliğim sırasında da ve şimdi de yaptığım bundan ibarettir.
***
Reis’i milletvekiliyken savunduğumda laf edenler, vekil değilken savunduğumda da laf çakmaya devam ediyorlar. Dün “Tekrar vekil olmak için” diyorlardı, bugün “Kendini göstermek, yeni görev almak için” diyorlar! Ne alçak rezil insanlarsınız siz ya!
“Vekil olmazsa ihanet eder” diyen alçaklar da sizlerdiniz! Her yanınızdan pislik akıyor sizin! Yuh olsun!
O namertler de pekâlâ biliyor ki; biz Reis’in arkasına sığınıp onun kılıcıyla kimseyi doğrama yoluna gitmedik. Sadece Reis’e kılıç sallayan içerde ve dışarda ne kadar namert varsa topuna birden göğsümüzü siper, dilimizi kılıç eyledik!
Dün ne yapıyor idiysek bugün de aynısını yapıyoruz! Dün neysek bugün de oyuz! Ne Reis’in arkasına sığınan güçsüzlerdeniz, ne de Reis üzerinden güç devşirenlerden... Bizim Reis’imizle olan gönül bağımızı onlar anlayamazlar.
Beni bilen bilir... Kendimi kimseye göstermek gibi bir niyetim ve arayışım hiçbir zaman olmamıştır. Bugün de bir görev filan beklediğim yok. Bugüne kadar makam için hiç kimsenin kapısını aşındırmadım hamdolsun. Bu yaştan sonra da aşındırmam.
Gene bilmeyenler bilsin ki, en güçsüz olduğu dönemde Reis’in yanındaydık. Tepebaşı’nda, o küçücük il binasında bir avuç insandık. Refah Partisi’nin kapısının önünden geçilmeyen yıllardı o yıllar...
80 darbesinden sonra hiç kimsenin konuşmaya cesaret edemediği dönemlerde Girişim dergisi gibi devrimci bir dergi çıkartanlardandık. Bir ismimiz vardı. Kendimize göre camiamızda bir karşılığımız ve gücümüz vardı.
Reis’le biz Büyükşehir Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı iken tanışmadık. O tarihlerde yazdığım yazılarda da aslanlar gibi hep Reis’i savundum.
O kimsesiz ve güçsüz olduğumuz dönemlerde hiçbirimizin aklına bugünkü makam-mevkiler gelmezdi bile. Reis de bize makam-mevki dağıtacak konumda değildi.
Biz davamızın neferiyiz sadece. Davamıza da, Reis’imize de ölümüne bağlıyız. Bize ne görev verilirse onu yaparız. Çünkü biz, “Görev istenmez verilir” anlayışıyla büyüdük.
***
Hiç kimse yaklaşan yerel seçimler üzerinden kendilerine yakışanı bize yakıştırmaya kalkışmasın. Biz AK Partiliyiz, AKP’li değil! Hadsizliğe ve densizliğe gerek yok!
Bizim Reis’e sevgimizi ve bağlılığımızı o dışarıdaki alçaklar da, içerdeki AKP’liler de varsın başka türlü yorumlamaya devam etsinler.
Vız gelir tırıs gider...
ÜSLUBUNA DİKKAT ET, HADDİNİ BİL!
Nurettin Veren “Bu ülke Cumhurbaşkanının çiftliği değil” demişsin!
Her konuda sonuna kadar eleştirebilirsin. Lakin bu üslubun üslup değil! Üslubuna dikkat et ve haddi aşanlardan olma.
FETÖ ile mücadelede ne mihenk taşısın ne de her şey. Rolünü abartmadan hareket et ve haddini aşmadan konuş e mi!