Birileri dillerine dolayıp duruyor.
Reisçiler diye…
Kimin kiminle görülecek hesabı varsa mertçe görmesini isterim.
Kimsenin arkasına sığınmadan.
Ortaya laf atmadan.
Mertlik vadisinde yeri olmayanlar, hep başkalarının adı üzerinden kendi hesaplarını görme yoluna giderler.
Bunun adına kalleşlik derler.
Korkaklık derler.
Kişiliksizlik derler.
Buradan mertçe söylüyorum işte, dobra dobur:
Kim ki başkalarıyla görülecek hesabını veya kişisel kavgasını Reis'in adı üzerinden görüyor ve yapıyorsa onun adına “Reisçi” denmez, “kalleş ve namert” denir.
Kim ki Reis'in Reisçilerden rahatsız olduğu genellemesinin arkasına sığınıp kişisel kavgasına Reis'i alet ediyorsa onun da adına namert ve kalleş denir.
***
"Reisçilik!" diye bir şey tutturmuş gidiyor birileri...
Ne demek Reisçilik, kimdir Reisçiler?
Reis Reisçiliğe karşıyken, birilerinin Reisçilik yapmasından elbette Reis'in kendisi rahatsız olur.
Çünkü Reis bir dava adamıdır.
Çünkü Reis'in önceliği, imanı ve idealleridir.
Reis kişisel bir iktidar mücadelesi vermiyor ki birilerinin Reisçilik taslamasına izin versin.
Lakin buraya bir im koyalım...
Reis bir davanın lideridir.
O davayı başarıya taşıyan güçlü ve sevilen bir liderdir.
Davaya bağlılık ne kadar gerekliyse, lidere sadakat ve itaat da o kadar gereklidir.
Dava liderden, lider davadan ayrı düşünülemez.
İkisi bir bütündür.
Ancak dava dediğimiz idealler bütünü her şeyin üstündedir.
Lider ideallere bağlı kaldığı sürece ve o idealleri hakkıyla temsil ettiği sürece uğruna ölüme gidilecek kadar değerlidir.
Reis bu özelliklere sahip olduğu için seviliyor.
Ve milyonlar sırf bu yüzden uğruna ölüme gitmekten kaçınmıyor.
Bu dava aşkıyla yoğrulmuş Reis sevgisini "Reisçilik" yaftasıyla itibarsızlaştırmaya çalışanlar, kusura bakmasınlar ama başka bir hesabın adamıdırlar.
Reis'e cansiperane sahip çıkan, Reis'e yapılan hayasızca saldırılara yüreklice göğüs geren ve Reis'in varlığı söz konusu olduğunda 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi canını esirgemekten kaçınmayan yiğitleri "Reisçi!" diyerek gözden düşürmeye çalışanların asıl niyetleri bellidir.
"Kraldan çok Kralcılık!" veya "Reis'ten çok Reisçilik!" zinhar kabul edilemez.
Bu ahlaki bir sorundur çünkü.
Ancak Gezi, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz süreçlerinde nasıl tavır aldıkları ve nerede durdukları besbelli olan birilerinin "Reisçiler!" lafını bir itibarsızlaştırma operasyonuna dönüştürmeleri mide bulandırıcıdır.
"Reis'i yalnızlaştırma!" operasyonunu yeni dönemde "değişim" adı altında yutturmaya çalışanların varlığı gözden kaçmıyor elbet.
"Köklü değişim" başarı için şarttır.
Lakin bu "değişim" gerekliliğini, Reisçi diye tanımladıklarının tasfiyesine dönüştürmeyi murad edenler, Reis'i siyaseten başarısız kılmaya çalışanlardır.
Tuttukları köşelerde bu aklı vermeye çalışanlar, başlarını uzatmaya başladılar.
Reis'i en zor dönemlerde yalnız bırakıp Reis'in en güçlü olduğu dönemde tekrar yanına yaklaşan yanaşmalar akıllarını kendilerine saklasınlar.
***
Reisçiler türlü türlüdür.
Kolay dönemlerin Reisçilerinden korkmalı asıl.
Çünkü çok maharetliler.
Her dönemde itibar sahibi olmayı iyi beceriyorlar.
Reis'in ayağı sürçse ne yapacaklarını bildiğimiz kimi zevatın, Reis'in tırnağına halel gelse canını fedadan kaçınmayacak yiğitleri "Reisçiler!" diyerek tahkir ve tezyif etmesi manidardır.
İşin gerçeği şu:
Bir: Reis'le hesabı olanlar, Reis güçlü olduğu için kartlarını mertçe açamadıklarından dolayı "Reisçilik-Reisçiler!" bahsi üzerinden yol yürüyorlar.
İki: Reis'in çevresini boşaltıp, kendileri yerleşmek istiyorlar.
Tabii bunu yaparken de "Reis'ten çok Reisçi!" kesiliyorlar.
"En hakiki Reisçi!" pozlarıyla.
Hem "Reisçilik!" eleştirisi, hem en "hakiki Reisçilik!" pozları, e pes vallahi!..
Kendilerini çok akıllı zannediyorlar bu her dönemin adamları, lakin bilen biliyor onları.
Oyun planları da aşikar.
Bu kez "Hakiki Reisçilik!" maskesiyle giriştikleri oyun fos çıkacaktır…