Reis için "diktatör!" diyorlar.
"Astığı astık, kestiği kestik!" diyorlar.
"İstişare etmez, bildiğini okur!" diyorlar.
"Kimseyi dinlemez, ferman buyurur!" diyorlar...
Gerçekte öyle mi?
Şimdi sıkı durun.
Size yakın tarihte yaşanmış bir olayı anlatacağım.
Mutlaka tarihe geçmesi gerektiğine inandığım bir anekdot...
Yakın tarih dediysem çok uzak değil birkaç gün öncesine ait.
Geçen Pazar günü AK Parti İstanbul İl Teşkilatımızda Reis'in başkanlığında yapılan toplantıyla ilgili aktaracağım bu anekdot, hem Reis'in bir lider olarak gerçek kişiliğini hem de AK Parti'nin yeni dönemdeki yol haritasını ortaya koyması bakımından çok önemlidir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş'ın istifasından hemen sonra yapılan istişare ve değerlendirme toplantısında Reis ne yaptı dersiniz?
"Diktatör!" diyenlerin ilk söyleyeceği şeyi tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok.
"Erdoğan yeni başkanın kim olduğunu ferman buyurdu!"
Son zamanlarda "aile bireyleri" üzerinden edepsizce laflar edenler ise "Erdoğan'ın Topbaş'ın yerine aile üyelerinden kimi getireceği zaten belli!" diye yorumlar yaptılar.
"Aile bireyi" dedikleri kişi Reis'in muhterem hanımefendilerinin yeğeniyle evli olan bir meclis üyesi.
Kulislerde bir dedikodu olarak bu ismi tedavüle sokanların Erdoğan ve AK Parti için oluşturmaya çalıştıkları algı, "aile" eksenine oturan bir operasyondu.
Bu algı operatörlerinin peşinen o ismi gündeme sokarak AK Parti'nin giderek ANAP'lılaştığı algısını yerleştirmek istediklerini anlatmaya gerek yok.
O yüzden, Pazar günü yapılan toplantıda Erdoğan'ın o ismi tebliğ ederek işi nihayetlendireceği yalanı üzerinden algı operasyonuna kalkışanların hevesleri kursaklarında kaldı.
Oyunları da başlarına çalındı.
***
Reis'in ne yaptığını anlatayım.
Bir: Reis isim belirtmedi. Ne konuşmasında yaptı bunu, ne de el altından yayarak. Hiçbir öneride bulunmadı. Hiçbir ismi empoze etmedi. İmada dahi bulunmadı.
İki: Seçimi tamamen o toplantıya çağırdığı topluluğa bıraktı. "Kimi istiyorsanız onu seçin! Özgür iradenizle siz belirleyin!" dedi. Nitekim kurulan sandıklarda herkes istediği gibi oy kullandı.
Üç: Reis sadece seçilecek yeni başkanın kriterlerini ortaya koydu: "Davasına sadakatle bağlı, AK Parti'ye ve İstanbul'a yük olmayacak biri!"
Sandıktan çıkan ismin kim olduğunu bugün öğrenmiş olacaksınız.
Benim asıl tarihe not düşmek istediğim anekdot bununla bağlantılı olarak Reis'in kendi hatasına vurgu yapıp özür dilemesiyle alakalıdır.
Oy sayım işlemi bittikten sonra kürsüye çıkan Reis, kendi riyasetinde iki genel başkan yardımcımız ve il başkanımızın katılımıyla yapılan işlem için gerekli açıklamada bulundu.
İşte tam bu esnada yaptığı bir hataya göndermede bulunarak hepimizin huzurunda özür dileyince bir alkış tufanı koptu.
"Ben" dedi. "Tasnif Komisyonuna Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanvekili arkadaşımızı dahil etmeyi unutarak hata yaptım. Tamamen bana ait olan bu hatadan dolayı Başkanvekili kardeşimden özür diliyorum."
O kadar doğal, o kadar içtendi ki görülmeye değerdi...
Kendi hatasını görüp kendi emrindeki bir partili arkadaşından ve dava kardeşinden herkesin huzurunda özür dileyen bir Reis vardı karşımızda...
Reis böyle biriydi işte...
Reis'in kişiliği de, liderliği de bu anlayış üzerine oturuyordu işte...
Reis gücünü dava arkadaşlarının gönlünden alıyordu...
Kendi arkadaşının/kardeşinin hukukunu, kendi hukuku bilen bir liderlik anlayışı...
AK Parti davasına sadakatle gönül vermiş herkesi kendi ailesinin ferdi olarak gören bir Erdoğan üzerinden ANAPvari "aile" eksenine oturtulmuş algı operasyonları zinhar tutmaz...
***
Biz AK Parti olarak bir büyük aileyiz.
Ve hepimiz bu ailenin eşit ve onurlu üyeleriyiz.
Sahi siz hiç hata yaptığını söyleyen, dahası bu hatasından dolayı herkesin huzurunda özür dileyen bir diktatör gördünüz mü?
Bizde ne diktatör var, ne tek adam!
Bizde gücünü kalbimizden alan Reis'imiz var.
İstişare mekanizmalarımız çalışıyor.
Ortak aklımız faaliyet halinde.
Dışımızdan birilerinin "diktatör!", içimizden çıkmış birilerinin de "tek adam!" dedikleri adam; adamın hasıdır, hası.
Ayarı bozulmuşlar varsın ne derlerse desinler!