-CENEVRE-
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1999 yılında Türkiye ile ilgili bir ortalama hayat süresi tahmini yapıyor. Ve diyor ki Türkler 2025 yılında ortalama ömürde 75 yaşı yakalar. Türkiye bu rakamı 2009’da yakaladı. Dünya sağlık istatistiklerine göre Türkiye’de ortalama hayat 75 yaşını buldu. Benzersiz bir değişim ve sadece bu alanda da değil üstelik.
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’la birlikte Cenevre’deyiz. Bakan, Dünya Sağlık Örgütü’nde bir sunum yaptı. Uluslararası bir başarı hikayesine dönüşen Türkiye’nin sağlık reformunu anlattı.
Nasıl başardık? Nasıl oldu da sağlıkta büyük problemlerin ülkesi olan Türkiye şimdi örnek bir modele dönüştü? Prof. Akdağ, meslektaşlarına ve mevkidaşlarına Türkiye modelini anlattı...
Her şey, adım adım giden ve ne yaptığını bilen bir anlayışın ürünü... Aksi de mümkün değil zaten. Akdağ ve ekibi sorunlarla yüzleşmekten çekinmemiş, Türkiye’nin sağlık gerçeğini bütün ayrıntılarına kadar kabul ettikten sonra kolları sıvamış. Sağlık politikalarının AK Parti iktidarına sağladığı katkıyı tekrara gerek yok. Ama, rakamları görünce bunun ne kadar tabii bir sonuç olduğunu anlıyorsunuz.
Her sağlık ünitesinde geçmişle kıyaslanamayacak değişim var.
Mesela...
İkibinlerin başında 100 bin hamile kadından 70’i hayatını kaybederken şimdi bu rakam 15’e düşmüş. Yeni hedef, Avrupa ortalaması olan 8’i yakalamak. Yine o tarihlerde bin bebekten 30’u kaybedilirken bugün kayıp 9.5’a gerilemiş.
Türkiye’de bugün bebeklikten ergenliğe kadar çocuklar 12 ayrı aşıyla korunuyor. Zatürre aşısı 2008’den itibaren ücretsiz yapılıyor. Ücretsiz deyip geçmeyin, piyasada 168 TL’den satılan bu aşıyı bakanlık pazarlıkla 13.75 dolardan alarak çocuklara ücretsiz uyguluyor.
Mesela...
112 ambulans hizmetlerinde ulaşılan istatistik de şaşırtıcı. Şehirlerde ilk 10 dakika içinde vakaya ulaşma oranı yüzde 94’e ulaşmış durumda. Kırsalda ise ilk yarım saatte yine yüzde 94 oranında hastaya ulaşım sağlanmış.
İkibinli yılların başında bir hastaya muayenede 4.5 dakika ayrılırken şimdi bu rakam 10 dakikaya çıkmış bulunuyor.
Bu süre içerisinde ülkede muazzam sağlık yatırımları da yapıldı. 2003’e kadar 80 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca sağlık kuruluşları açık alan hacmi 7.2 milyon metrekareydi. Sadece 2003-2011 arası 6 milyon metrekare ilave edildi ve 10 yılda tam kapasiteli yatak sayısı 6 binden 35 bine çıkarıldı. 542 yeni hastane ve bina yapılırken 1436 sağlık kuruluşu inşa edildi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün başkanı da oradaydı ve sağlıkta Türk modelini örnek gösterdi. Aynı zamanda Gana ve Finlandiya sağlık bakanları da toplantıda kendi sistemlerini Türkiye’yle kıyaslayarak anlattı.
Bakan Akdağ’la uzun uzun sohbet imkanımız da oldu. Bakan başarının sırrını anlatırken “insan merkezlilik” ve “herkes için sağlık” kavramlarını kullanıyor. Yapacakları her yeni çalışma öncesinde Türkiye’de ve dünyada en yukarıdan aşağıya kadar herkesi nasıl tek tek dinlediklerini ve kompleks yapmadan bütün bilgileri değerlendirdiklerini anlatıyor.
Bakan’ın dünkü sunumunun başlığı “Sağlığa hakkaniyetli erişim”di.
Bu noktada bir önemli bilgiyi daha aktarmak lazım.
2003’te vatandaşın sağlık hizmetlerinden memnuniyeti yüzde 39.5 seviyesindeyken bugün memnuniyet oranı yüzde 75.9’a çıkmış durumda. Yani, bütün yatırımlar, altyapı istatistikleri aynı zamanda topluma doğrudan yansıyan bir hizmetin kalitesini de teyit ediyor. Vatandaş devletin gösterdiği hakkaniyetin karşılığını memnuniyetini ifade ederek veriyor. Yeter ki hakkaniyet olsun.