Türkiye'de muhalefet öyle bir müzmin karşıtlığa ayarlanmış ki, iktidar iyi olan ne yapsa bir kulp takmaya, bir gedik aramaya, bir kusur bulmaya çalışıyor.
Oysa kökten reddiyecilik siyasetin doğasına aykırı bir tavır.
Sadece iktidarların değil muhalefet partilerinin de adil, hakkaniyetli, samimi, doğru sözlü olmaları gerekir. Yapılan her şeye karşı çıkmak, iyi de olsa atılan her adıma eleştirel yaklaşmak toplumun vicdanına dokunur ve ters teper.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, hafta başında İnsan Hakları Eylem Planını açıkladı. Planın içinde toplumun her kesimini ilgilendiren, herkesin menfaatine olan çok önemli düzenlemeler var.
Buna karşı müzmin muhalifler hemen burun kıvırmaya başladılar.
Bazı gazeteler "Önemli olan uygulamak", "Temennili eylem planı", "Ayinesi iştir kişinin" gibi başlıklarla reform paketine mesafeli yaklaştılar. Aslında reform maddelerinin hiçbirine karşı çıkamazlar ama mesafeleri Cumhurbaşkanı'na yönelik. İyi bir şey söylerlerse bu mesafenin kapanacağından korkuyorlar.
Bu yüzden reformu taktik hamle, imaj çalışması, oyalama taktiği, gündem saptırma girişimi gibi yorumlamayı tercih ediyorlar.
"Kim yapıyor, niçin yapıyor" takıntısı "ne yapılıyor"un önüne geçiyor.
'Erdoğan'dan gelen ne varsa kötüdür' gibi yaklaşımın ise tutar tarafı yok.
İnsan Hakları Eylem Planı bir dizi reform paketinin yeni bir halkasıdır. Hükümet bu süreci yeni başlatmadı ve bir son olarak da görmüyor.
Reform, yenilik ve değişim bir zihniyet meselesidir ve ne akşamdan sabaha bir çırpıda biter ne de bir sonu vardır.
Adalet sadece siyasetin ahlaki amacı değil, tüm hayatın temel dinamiğidir. Adaleti geliştirecek, zulüm ve haksızlığı engelleyecek her türlü adım çok değerlidir, çok önemlidir.
İktidarın bu yolda kararlı şekilde yürümesi ve yeni iyileştirmelere gitmesi kesinlikle küçümsenemez.
'Lafa değil icraata bakın' türü eleştiriler her konuda ve herkes için geçerlidir ama atılan adımı görmezden gelmeyi gerektirmez.
Uyma ve uygulama elbette bir bütündür. AB müktesebatına uyum çerçevesinde yapılan reformlar hukuk sistemini ileri standartlarla uyumlu hale getirmiştir ve bu bile bir devrim niteliğindedir.
Uygulama ise sadece hükümetlerin veya kamu kurumlarının intibakıyla ilgili değil, bütün bir toplumun adaptasyonuyla ilgilidir.
Hükümetlerin kendilerini bağlayacak şekilde yeni hukuki düzenlemelere gitmeleri burun kıvırılacak bir durum değildir.
Önemli olan tüm toplumun muhatap olduğu hukuki çerçevenin adaleti ve hakkaniyeti yansıtacak ileri standartlarla çizilmesidir. Uygulamada bir kısım eksiklik veya yanlışlıkların ortaya çıkması ise hiç kimse için adaletin sağlanmadığı anlamına gelmez.
Reform iradesi hem Türkiye halkının arzusudur hem de Türkiye'yi başta AB olmak üzere uluslararası toplumla aynı kulvarda tutmaktadır.
İnsan, hak, adalet, hukuk kavramlarıyla ilgili her ileri adım değerlidir ve desteklenmelidir. Siyasi karşıtlık sebebiyle yapılanları tezyif etmek, bu kavramlara tavır takınmak olur.