Başkan Erdoğan’ın; “ekonomide ve hukukta reform” sözünü telaffuz ettiği andan itibaren nasıl baş döndüren gelişmelerin yaşandığını siz de fark ettiniz mi?.. Bakın daha somut herhangi bir adım bile atılmadan, sadece sözüyle nasıl bir rüzgar esti.. Bu sadece sözde değil. Bundan sonra nasıl gelişmelerin yaşanacağını hep birlikte göreceğiz. Özellikle insan hakları, demokratikleşme, hukuk devleti ilkeleri üzerinden Türkiye’ye söyleyecek tek söz bile bulamayacaklar..
*** Tabi bu durum bazılarında garip bir beklentiye yol açtı. Faşist Gezi kalkışmasının arkasındaki güçlerin, 6-8 Ekim provokasyonunu tertipleyenlerin, hele hele 15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişimine karışmış alçak FETÖ'cülerin serbest bırakılacağını falan kimse beklemesin.. Hukuk devleti tam da topluma, millete karşı işlenmiş suçlarda hakkı hakikati ortaya koyabilmek adına iyi bir referanstır.. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün; “…Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun…” sözü işte bu anlama geliyor.. Katilleri, kalkışma tertipleyenleri, bölücüleri, ihanet şebekelerini serbest bırakmak mıdır adaletin yerini bulması?.. Neyse cezaları çekecekler.. İsterse kıyamet kopsun.. Ama bunun yanında; adil yargılanma, hızlı yargılanma, insanca cezaevi koşulları gibi evrensel kriterlerde eğer aksamalar varsa (ki elbette var, kimse olmadığını iddia edemez) işte bu taraflarda ciddi bir çalışma yapılacağını söyleyebiliriz.. İsimlere takılıp kalmayın. ‘Şu çıkmış da bu da çıkmalıymış’. ‘Bu yeteri kadar yatmış, cezasını çekmiş olmalı artık serbest kalsın’ falan.. Bunlar adaletin hassas terazisinde tartıldıktan sonra verilecek kararlar. Bakmayın muhalefetin ısrarla sanki hükümetin elindeymiş gibi; “Şunu çıkarın bunu içeri alın” falan demesine .. Yargı bu. Kimse üstünde görmesin kendini..
*** Gördünüz değil mi, Erdoğan’ın son derece pozitif algılanması gereken “reform” çağrısını CHP Lideri Kılıçdaroğlu nasıl sulandırdı.. “..Şu dava bu haldeyken nasıl olacak reform?!..” “.. Bu dava şu haldeyken nasıl olacak reform?!..” Öyle demedi mi Kılıçdaroğlu?... Bazı davalar saydı ve istikamet verdi.. “…Bu davayı şöyle sürdürelim..” “…Şu davayı toptan kaldıralım…” “…Şu kişiyi hemen serbest bırakalım..”.. E arkadaş, iyi de o zaman nerede kaldı hukukun üstünlüğü?.. Hani bağımsız yargı?.. Hükümeti eleştirdiğin açmaza kendin düşüyorsun. Hükümetin davalar üzerinde tesiri olduğunu iddia ederken davalara tesir etmeye kalkıyorsun.. O zaman insanlar şunu sormakta haklı; sen yargı bağımsız olsun mu istiyorsun, yoksa sana bağımlı olsun mu istiyorsun?..
*** İletişim Başkanı Prof.Dr. Fahrettin Altun’la ilgili haberden dolayı Cumhuriyet Gazetesine verilen ilan cezası gelmiş.. Kıyameti koparttı Kılıçdaroğlu.. Ya hu daha Kılıçdaroğlu’nun Fahrettin Altun’a ama daha çok eşi Dr. Fatmanur Altun’a bir özür borcu yok mu?.. İnanın AK Parti’nin bir teşkilat yöneticisi Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Hanımefendi’nin evini dikizleseydi, önce Fatmanur Hanım dikilirdi karşısına.. Ama bu ülkede bu yaşandı. Parti teşkilatı kararıyla Altun Ailesi’nin evi dikizlenip fotoğraflandı ve rapor edildi.. Şimdi Kılıçdaroğlu bu ayıp nedeniyle özür dileyip mahcubiyetini yaşayacağına, aynı tertibin bir parçası olan Cumhuriyet gazetesine verilen cezayı diline dolamış.. O saldırı ve provokasyon içeren yayınlar çok daha ağır cezaları hakkediyordu. Hukukta reform sürecinin aşkına ilan kesme ile defteri kapatmış Cumhuriyet. Bence şükretsinler..