“Hayır” cephesinin ateşli sözcülerinin son dönem yazdıklarına bakılırsa, içine düştükleri acziyet ve panik havasının, 16 Nisan’da bekledikleri zaferin iyiden iyiye bir "umutsuzluk balonuna" dönüştüğünü rahatlıkla görebileceklerdir. 18 maddelik anayasa değişikliklerine yönelttikleri eleştirilerin yerini Başkanlık sonrası oluşabilecek felaketlere bırakmaları, 16 Nisan "Hayır" zaferinden bütünüyle umut kestikleri anlamına geliyor.
Venezuela'da Hugo Chávez ile başlayan ve Nicolás Maduro ile devam eden berbat hikayeden medet umup, buradan hareketle akıl dışı özdeşlikler kurup, Başkanlık sonrası gelişmelerle halkın gözünü korkutmaya çalışanlar… Kırgızistan ve Askar Akayev örneğinde ilham verici esinlenme ile keramet arayışına girenler ve en komik olanı da "Evet" sonrası ortaya çıkacak siyasi koşullarda "en kazançlı çıkacak kişi" olarak Devlet Bahçeli'yi ilan edenler…
Hiç kimseye sosyoloji ve siyaset dersi verecek durumda değilim; ama çıplak bir gözün bile göreceği ve kendine özgü nitelikleriyle, deyim uygunsa, at izi ile it izini birbirine karıştırmadan, tasnif yapabileceği hakikatler var. Türkiye ve Venezuela arasında hiçbir sosyolojik, kültürel, ekonomik ve siyasi benzerlik yokken, sanki bu "iki ülke aynı yumurta ikiziymiş gibi akıl yürütmek", hakikatin değil, olsa olsa akıl fukaralığının bir nişanesi olur.
Kırgızistan ile Türkiye hiçbir bakımdan mukayese kabul etmeyen iki ülke. Onları yan yana getirmek ve buradan dişe dokunur bir fikir üretmek sadece kötü bir fantezi olmaz, bu durum aynı zamanda saçmalığın dik alası olur.
İlk iki örnekteki akıl dışılığın nefret ve düşmanlık dürtülerine yol açtığını dolayısıyla bu durumun kolayca saçmalamaya çanak tuttuğunu söyleyip, konuyu kapatalım. Ki hakikat de budur. Kör nefret, çıplak düşmanlık, her tür kötülüğü mübah görür.
Esas şaşırtıcı olan çıkarım; 16 Nisan referandumundan en karlı ve kazançlı çıkacak kişinin Devlet Bahçeli olduğunu ileri süren yaklaşımdır. İnsan ilk bakışta bu çıkarımın olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu konusunda önce tereddüde düşüyor. Yeni sürece "Evet" oyu ile destek veren herkesin bu süreçten kazançlı çıkması elbette eşyanın tabiatına uygundur. Dolayısıyla Devlet Bahçeli'nin de kendi kazanç hanesine bir artı yazdırması hiç de yadırganacak bir durum değildir.
Ama 16 Nisan’a 3 gün kala bu lafın tedavüle sokulması elbette kendi başına manidardır. "Evet" iradesiyle şekillenecek olan siyasi sürecin gerçek mimarını gölgede bırakması, en hafif deyim ile bunu ima etmesi, benim kuşku duymamın asıl nedenidir. Halk arasında söylenen sevimli bir laf var; "Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü"...
Her neyse bu konuyu daha fazla şimdilik deşmeyeyim.
Sonuç itibarıyla "Hayır" cephesinde yaşanan bu panik ve umutsuzluk en az bir kamuoyu araştırması yapan anket sonucu kadar fikir vericidir.