Yalanı, palavrayı ve demagojiyi bir tarafa bırakıp, gerçekte kimin kimi mağdur ettiğini, özü itibariyle mağduriyetin ne olduğunu, vicdanlı bir bakışla sakin sakin anlatmanın zamanı geldi de geçiyor.
Yine her zaman yaptığımız gibi meseleyi merkezi bir eksen üstüne oturttuktan sonra, çelik miferli sorularımızla içinde barındırdığı hakikati sınama yolunu seçelim. Bir fikir, sert sorulara rağmen hala ayakta durabiliyorsa, kimi haksız ithamlar karşısında önce sendelemesine rağmen sonra hızla toparlanıp dimdik duruyorsa o fikir hem saygıyı hak eder, hem de hakikatler havuzunda kendine bir yer bulur.
Önce sorularmızı soralım;
Mağdur/ Muktedir ekseninde darbe yapmak söz konusu olduğunda hangi taraf mağdur hangi taraf Muktedir olur? Darbeyi yapan mı? Darbeye maruz kalan mı? Eğer dünyanın en alçak en barbar iktidar hırsı darbecilikte somutlanıyorsa o zaman mağdur olanlar darbeye maruz kalanlar değil mi? Doğrusu şudur; Bütün dünyada bütün kültürel ve siyasal iklimlerde darbeye maruz kalanlar mağdurdur.
Darbeye maruz kalanların, darbecileri ve darbe koşullarını ortadan kaldırmak için, inisiyatif almaları, darbe ve darbe koşullarını soruşturması, yargılaması mağduriyet yaratır mı? Daha net bir şekilde soralım; darbeci mağdur olabilir mi?
Soruyu ters-yüz edip baştan soralım; Bir darbeyi önlemek suç mudur? Bir darbeyi önlemek, tarihin çöplüğüne atmak mağduriyet yaratır mı?
Darbeyi dağ taş ya da mahalle manavın sepetindeki kırmızı elma yapmayacağına göre, darbeyi tasarlayıp hayata geçirenlerin mutlaka ben-i adem oldukları dikkate alındığında, insani açıdan ortaya bir kaosun bir krizin çıkacağı çok aşikardır. Peki ama bu durumdan neden darbeciler sorumlu tutulmaz da darbeyi önlemeye çalışan güçler mesul tutulur?
Aynı yöntem ve sorular ''devrimci halk savaşı'' ilan ederek iktidar alanının bir bölümünü gasp etmek isteyen güçlerin eylemleri ve bu eylemlerin doğurduğu olası sonuçların maliyetleri için de geçerlidir.
Bugün karşılaştığımız manzaranın özü şudur; Mağduriyet üretenler, yarattıklar toplumsal/siyasal kriz ve kaosun altında kaldılar ve karşımıza mağdur rolünde yeniden sahne alıyorlar.
Her kavram gibi mağduriyet kavramı da dilsel olmaktan çok tarihseldir; yani mağduriyet kavramının içeriğini dilsel bağlamlar belirlemez, dilsel oyunlar bir tür demagoji gibi meseleyi sadece çarpıtır. Mağduriyetin içeriğini bizzat deneyimlediğimiz tecrübelerimizin toplamı belirler.
Buna göre her birey kendi eyleminin sonuçlarından sorumludur. Bir kez eyleyen birey artık eyleminin sonuçlarını mağduriyet olarak tanımlayamaz. Yok öyle bir şey.
Darbe ve darbecilik olası bütün koşullarıyla bu ülkede hala çok güçlü bir odak ve zihniyettir. Yarın bir darbe olsa tıpkı Mısır'da olduğu gibi, bunu demokrasi diye alkışlayacak çok ciddi bir kesim vardır. Dolayısıyla darbe aracılığıyla ''geriye dönüş'' hala mümkündür.
Bu kesim çok ciddi uluslararası ilişkilere sahiptir.
Bu kesim çok ciddi mali imkanlara sahiptir.
Bu kesim çok ciddi devlet tecrübesine sahiptir.