AKParti öncesi bütün cumhuriyet tarihinin altını üstüne getirin, gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin Kürt meselesini ele alış tarzlarına isterseniz mercekle bakın, göreceğiniz tek şey kocaman bir ''hiç'' olacaktır. Süleyman Demirel'in yarım ağız ''Kürt realitesini tanıyorum'' demagojisinden başka Mesut Yılmaz'ın mecaz manada ''Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer'' metafor'u hariç başka da hiçbir iz'e rastlayamazsınız.
Kürtlerin bir bütün olarak 16 Nisan Referandumunda AKPartinin önerisi olan ''Cumhurbaşkanılığı yönetimine'' Evet demelerinin ilk ve en esaslı nedeni, AKParti yönetiminin sorunu sadece sorun olarak görmeyip deyim uygunsa Sayın Erdoğan'ın bu sorunu çözmek için siyasi geleceğini riske edip, kişisel olarak çözümün garantörü olmayı siyasetten göze almasıdır. Cumhuriyet hükümetlerinin hiçbir Başbakanı bu riski göze alamadığı gibi, Kürt sorununun mevcut statükosunun sürmesi için hiç çekinmeden güvenlikçi politikaların altına imza atmışlardır.
Tarihsel bir sorun ve miras olarak Kürt sorunu Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk kez çözüm momentine AKParti siyasetleri sayesinde girdi. ''Çözüm süreci'' olarak ifade edilen siyasi çözüm arayışları, kelimenin tam anlamıyla PKK'nin bu sürece ihanet etmesiyle son buldu. 2013-2015 yılları arasında Kürtlerin yaşadığı barış havası, siyasi iklimin yumuşamasıyla, her Kürt ferdi rahat bir nefes alma imkanı bulmuştu. Ama Zehirli havadan beslenen PKK ve diğer terör gurupları bu kısa süreli baharı herkese çok gördüler.
AKPartinin çözüm siyaseti için üstlendiği siyasi misyon ve oynadığı demokratik yol her türlü takdirin üstündedir. Sırf bu nedenle olsa bile bütün Kürtlerin 16 Nisan Referandumunda Evet demesi ahlaki bir zorunluluktur. Reel siyasette Kürtler kendi tarihlerinde ilk kez AKPartinin şekilendirdiği siyasi iklim sayesinde iç siyasette aktör olma şansını bulabildiler. Bu şansı veren AKParti şimdi devletin idari ve siyasi yapılarını reforma tabi tutmak için Kürtlerden Evet demelerini bekliyor.
Benim kişisel kanaatim şudur; Kürt meselesini adil ve demokratik tarzda çözebilecek tek potansiyel sadece AKParti' de var. AKParti bu sorunu kökten çözebilecek güç ve kararlılığa sahiptir. O zamanda Kürtlere düşen görev bu tarihsel misyona destek verip 16 Nisanda Evet demekten başka seçenek yok.
Cumhuriyet Tarihi boyunca hiçbir Hükümet AKParti gibi Kürtlerin hayatına doğrudan dokunan ve iyileştiren sağlık politikalarının altına imza atmadı. AKParti, sağlık hizmetlerini Kürtlerin sadece evine götürmedi; yaşlı insanların bakımı için, bakıcıya ödenen maaştan tutun, düzenli olarak evde sağlık kontrolleri ile halk sağlığını, ''Kürtlerin oturma odasına taşıdı.'' Bu görülmemiş bir sağlık reformudur. Evet demek için yeter nedendir.
Başta GAP olmak üzere,Kürt bölgelerinde yapılan baraj ve diğer sulama çalışmaları, tarımda endüstirileşmenin dev adımları atıldı atılıyor. Sulak arazinin hızla çoğalması, tarimsal üretimi ciddi boyutlarda etkiliyor. Tarımdaki gelişme bir bakıma Kürtlerin geleceğidir. Bu durumun devamı için Evet demek elzemdir.
Ulaşım için duble yolların her tarafa ulaştırılmış olması modern hayatın canlılığı ve gelişmesi için ilk kilometre taşlarıdır. Deyim uygunsa bir ahtapot gibi Kürt bölgelerini birbirine bağlayan duble yollar,hem iç pazarı canlandıracak hem de modern kentlerin yeniden inşasına imkan verecektir.
Konut yapımına son hızla devam ediliyor. Kentlerin mimarisi değişiyor. Her şehre kurulan Üniversitelerle toplumsal hayatın değişimine eğitim eşlik ediyor. Eğitilmiş insan gücü bir toplumun geleceğine yapılan en büyük yatırımdır.