8 Mart 1997 günü Kocaeli'de düzenlenen ‘Adil Düzen'de Kadın’ konulu bir konferansta konuşurken çekmişler fotoğrafımı. Refah Partisi İstanbul İl Hanımlar Komisyonu Başkanı'yken. Ferhan kardeşim yollamış geçen hafta, sağolsun. Rahmetli Nermin Erbakan hanım, Güner Kazan hanım, Kocaeli Hanımlar Komisyonu Başkanımız Şengül Karagöz de var diğer fotoğrafta. O zamanın şartlarında herkeste fotoğraf makinası olmazdı. Benim çok az fotoğrafım vardır 90'lara ait. Bu fotoğraf ta karanlık, flu, titrek çıkmış, o zamanki bizlere benziyor, bir parça ışık işte...
Eski fotoğraf flu olur. Ben dahil her şey karanlık ama konuşma kürsüsü ışıl ışıl yanıyor. Çünkü orada partimizin bayrağı sarılı... Hilal ve Başak. Hilal her yerde ve her zaman Türkiye'nin ve İslam aleminin simgesidir. Başak ise, alınteri ve Anadolu'nun bereketi anlamında... Biraz Bolşevik bayrağındaki orak çekiçi andırsa da partimizin başında ''önce ahlak ve maneviyat'' diyen bir lider var, Prof. Necmettin Erbakan.
Fotoğraf çekildiğinde 29 yaşındaymışım. Genel Başkanımız Erbakan Hoca, İl Başkanımız ise Recep Tayyip Erdoğan. Bir yıldızlar takımı gibi tüm idealist büyüklerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum. Allah Cumhurbaşkanımıza da hayırlı ömür bahşetsin, onu inandığı hak davadan ayırmasın.
***
Çok zor günlerden geçerek geldik. Ama dostluk vardı, dayanışma vardı, birbirimizin eksiğini örtme vardı. Yılda bir kere, o da Hocamız İstanbul'a geldiğinde büyük bir lokantada iftar verilirdi, çok heyecanlanırdık ona giderken. Sonra da masalardan artan reçelleri, yenmeyen kahvaltılıkları kıyamaz, toplar, gezdiğimiz fakir mahallelerine, yoksul sofralarına taşırdık. Birisi bize “Çok çalıştınız, oturun da şurada peynir ekmek yeyin” dese, bağdaş kurar Besmele çeker ama ağlamaktan yiyemezdik. Afganistan'daki kardeşlerimiz orada sahipsizken, Irak'taki kardeşlerimiz burada ağlarken, Mescid-i Aksa esaret altındayken, neşeyle yiyemez, kahkahayla gülemezdik biz.
Gece elektrik direklerine Refah bayrağını asarken düşmüş de bacağı kırılmış dedelere süt götürürdük. Mücahid derdik böylelerine. Annesi vefat etmiş, defnetmişler de gelmiş teşkilat toplantımıza Ayşe Güneş'ler vardı, sandık başında nöbetini bırakmayarak bebeğini düşüren Rukiye Kalemci'ler vardı. Kimsesizlerin kimsesi olmaklık, bize kimsesiz olduğumuzu unuttururdu işte...
Benim Refah Parti'mi darbe zoruyla kapattılar.
Aradan yıllar geçti. Yoksul ve inançlı insanların arasından onların onuru için sesini yükselten bir liderin Erdoğan'ın peşinden gittiğimiz yıllar, bir deniz gibi aktı geçti üzerimizden...
Yoksulken ve muhalefetteyken değerler dünyasından söz etmek elbette daha kolay. Çiğnenen onurumuza itiraz için birer yanardağ kesilirdik. Aradan yıllar geçti. Onurumuz dışında kaybedeceğimiz çok şeyimiz oldu bu arada. Evler, arabalar, makamlar, mevkiler, inşaatlar, ihaleler, tatlı yaşamlar... Yanardağlarımız bir bir söndü. Eski dostluklarımızı kaybettik. Eski samimiyetlerimizi, eski dayanışmalarımızı, eski hayallerimizi...
Oysa her şey gelip geçicidir. Bugünün revaçta olan maddeci ve kariyerci bakış açısına tutulmuş kişiler, çok kısa zamanda hatta bizden daha hızlı yaşlanacaklarını bilmiyorlar. Bugün birlikte fotoğraf çektirdiğiniz kaç kişiyi 25 yıl sonrasında da iyilikle güzellikle hatırlayacaksınız. Bu mühim bir soru.