Tek-parti döneminde CHP’den milletvekili seçilmek için aday listesine girmek yeterliydi. Fakat bu listeye girebilmek de herkesin harcı değildi doğrusu… Hele bir de partinin üst yönetimine “ihbar” geliyorsa…
Milletvekili genel seçimi, 8 Şubat 1935 tarihinde yapıldı. Seçimden sadece bir gün önce; 7 Şubat’ta, CHP Genel Sekreteri Recep Peker, âcil bir mesele için telgraf başındaydı. Makine başında Peker, Tokat valisine, kendisine yapılan bir ihbarla ilgili bilgi veriyor ve iki CHP adayı için soruşturma yapılmasını istiyordu.
Peker; Tokat’tan milletvekili adayı olduğunu belirttiği CHP adayı hakkında son anda ellerine geçen bilginin doğruluk derecesini soruyordu. Elbette bunu soruşturacak ve sonuca bağlayacak kişi, o ilin valisiydi. Sadece bu telgrafın kendisi bile, tek-parti döneminde valilerle parti arasındaki kesintisiz geçişkenliği açığa çıkarmaktadır! Olağan koşullarda, elbette partinin adayının soruşturulması, o ilin parti yönetimine düşerdi!
Sizleri daha fazla merakta bırakmadan, şu “ihbar”ın ne olduğuna geliyorum… CHP Sivas milletvekili adayı bir kadın vardı. Hatırlanacağı gibi, bu seçimde kadınlar ilk kez Meclise girme hakkını kazanmışlardı. “Son anda” alınan “haber”e göreyse; Tokat valisinin adaydan bizzat sorup öğrenmesi gereken sorular şunlardı:
“YUNANLILARLA BİRLİKTE ÇIKARILMIŞ FOTOĞRAF”
İhbara göre; “Sabiha ve kocası [Kemal], Yunan işgalinde Trakya’da mektep müdürü ve muallimi [öğretmeni]”ydiler. “Millî hükûmetin yaptırdığı tahkikat neticesinde” görevlerine son verilmişti. Fakat daha sonra nasıl olup da yeniden göreve atandıkları konusu anlaşılamamıştı. Oysa, Trakya Yunan işgalinde iken, “Yunanlılarla birlikte çıkarılmış fotoğrafı görülmüş”tü. Hattâ yine aynı dönemde “Temin gazetesinde aleyhte nutukları görülmüş”tü.
“VATANPERVERANE HİZMETLER”
Peker’in soruları aynı gün yanıtlanmıştı. Buna göre; gerçekten de Sabiha hanım; “Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgali esnasında” Edirne kız muallim mektebinde; kocası ise, erkek muallim mektebinde öğretmenlik yapmışlardı. “Edirne’nin Yunanlılar tarafından işgalinde” kendileri, “Edirne’yi terk ile İstanbul’a gitmişler”di. “İstanbul Maarif Nezareti, Türk unsurunun orada bulunmalarını temin için, bütün Türk heyeti tâlimesile birlikte ve cemaati İslâmiye tarafından idare edilmek suretiyle” onları “Edirne’ye iade” etmişti. Trakya’nın geri alınmasından sonra, Sabiha hanımın öğretmenlik görevine de son verilmiş değildi.
Fotoğraf meselesine gelince; “Yunanlılar Trakya’yı işgallerinde Türk mekteplerinin heyeti umumîyesini kontrol için maarif müdürü olarak bir Yunanlı maarifçiyi tâyin etmişler; bu adam, bir gün bütün heyeti talimiyeyi bir araya toplayarak, resim aldırtmıştı.” “Bu meyanda Sabiha, muallimler arasında bulunmaya mecbur kalmıştı.”
Gazete haberine gelince; “Sabiha’nın Temin azetesinde aleyhte bir nutuk veya yazısı yoktu.” “Yunanlılarla birlikte Trakya’dan kaçan Temin gazetesi sahibi Neyir tarafından, garazle kocası Kemal’in imzası atılmak suretiyle bir yazı yazılmış olduğunu ve fakat imkân ve zaman bulur bulmaz İstanbul gazeteleri ile Kemal, bu yazıyı tekzib ettirdiğini söylemişti.”
Velhâsıl, ihbar doğru değildi. Aksine, yanıt yazısının son kısmında şöyle deniliyordu: “Sabiha ve kocası Kemal’in burada [Tokat’ta] bulundukları üç ve Sivas’ta sekiz sene zarfında bilfiil vatanperverane hizmetler başardıklarını ve bütün Tokat halkınca sevildiklerini…”
Vali de, gereken açıklamayı yapmıştı; ama yine de yazısının sonunda “buyruğunuzu bekliyorum” demekten kendisini alamamıştı.
AMA PEKER ISRARLI
Partisinin milletvekili adayı hakkında gereken açıklamayı alan Peker, yine aynı gün, bir kez daha makina başında idi. O da iddiaların açıklığa kavuşmadığı kanısındaydı. Çünkü, bu kez de, “Kemal ve Sabiha hakkında ihbaratta bulunanın elinde resmî vesikalar ve söylenen fotoğrafın aynı mevcuttur” diyordu. Dahası; “gazeteye geçen bu yazı değil, halk tarafından dinlenmiş ve Yunan hükûmetinin devamı sadedinde bir nutuktu.” Bu mesele üzerinde yeterince durulmalı ve konu soruşturulmalıydı. Peker’e göre; “Sabiha ve kocasının şimdiden bizi bu geçmiş işin her noktası hakkında açıkça aydınlatması elzemdi.”
Peker, ikinci yazısının sonunda, nihayet ihbarcının kimliğini de deşifre ediyordu: “Bize bu haberlerni veren; Trakya istirdadında [geri alınmasında] millî hükûmet tarafından maarif müdürü olarak gönderilen Celil’dir.
YA SONRASI…
Bundan sonrasını ben de bilemiyorum. Çünkü, yazışmalar burada kesiliyor. Belki devamı da vardır; olmuştur; ama en azından Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndekiler bundan ibaret…
Ama elbette Sabiha hanımın âkıbeti hakkında bilgi verebilirim: Eğer ‘başına bir iş’ geldiğinden dolayı telâş ettiyseniz; boşu boşuna kaygılandınız demektir. Çünkü, Sabiha hanım, ertesi gün CHP Sivas milletvekili seçildi! Ve görevine bir yasama dönemi boyunca, 1935-1939 yılları arasında devam etti. Üstelik Türkiye’nin TBMM’ye ilk seçilen kadın milletvekilleri arasında da yer aldı! Adı hâlâ listede duruyor!
HATİCE SABİHA GÖRKEY KİMDİR?
Resmî biyografisine göre; 1888 yılında İstanbul’da doğdu. Kendisinden bir yaş büyük olan Kemal bey ile evlendi. Kemal Görkey, 1977 yılında öldü. Sabiha hanım; önce Üsküdar kız sanayi mektebini 1903’te bitirdi; 1906 yılında ise, İstanbul Darülmuallimatını… 1917’de Darülfünun riyaziye (matematik) şubesinden mezun oldu. Bu tarihten sonra çeşitli illerde ve okullarda öğretmenlik yaparken, bir yandan da Darülfünuna devam etmişti. Eylül 1933-Şubat 1935 tarihleri arasında da Tokat orta okul matematik öğretmeni idi.
Görkey, bu görevini sürdürürken Sivas’tan CHP milletvekili seçildi. Meclis’te önemli bir faaliyeti olmadığı görülmektedir. Milletvekili döneminin sonunda 1939 yılında emekli oldu ve 1963 yılında da öldü. Kocası Kemal bey hakkında ise, elimde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Acaba Sabiha hanım ve kocası Kemal bey, daha sonra haklarındaki bu ihbardan haberdar oldular mı? Kendilerini savunma imkânı oldu mu acaba? Yoksa, bu da dosyasına konulan basit bir yazışma olarak, benim seksen yıl sonra dosyayı açmamı mı bekledi? Kimbilir…